Giriş
Okul öncesi çocuklar için olan bu piyesler bana fotokopi
halinde, bir şekilde geldi. Ne yazık ki, kapağın fotokopisi yoktu; yazarını
hiçbir zaman tam olarak bilemedim. Buna rağmen yazarının Ronald James
olduğunu sanıyorum..
Çeviri esasen benim olmakla birlikte, redaksiyonunu yapan
değerli arkadaşım Emine Gökkaya’nın adından söz etmemek, vefasızlık olur.
Piyesler, Batı Kültürü temelli olduğu için kullanılan bazı
kültürel motifleri Türkçeleştirmekte zorlandık.. Onları olduğu gibi
bıraktık..
Eğitimciye daha rahat bir çalışma ortamı sağlamak adına
oyunlar, önceden sesli olarak kaydedilip oynanırsa, şüphesiz daha etkin bir yol
seçilmiş olur.
Doğan Özkan
İÇERİK
Giriş
Bölüm İki
1-SAAT
2-ÇİÇEK KAPI
3-MOBİLYA
4-GOGALOGLAR
5-GRİPİK MIZMIZLAR-mızımıklar
6-KÜÇÜK İNSANLAR
7-LOMBİELER
8-MAKİNE
9-ÇILGIN BİLİM ADAMLARI
10-SAYISALLAR
11-KORSANLAR VE DONDURMA
12-UZAY HAYVANLARI
13-YILDIZ İNSANLAR
14-AĞAÇLAR VE BÜYÜCÜLER
15-YANARDAĞ YARATIKLARI
Bölüm Üç
1-TROLLER
2-ÖRÜMCEK İNSANLAR
3-İŞÇİLER VE ADALILAR
4-ROBOT
5-PİRİNÇ KASE
6-HAVUÇ İNSANLAR
7-BULUT
8-TİMSAH
9-DİNAZOR
10-ÇINDEKI EJDERHA
11- BALIKÇI KÖYÜ
12-HAYALET
13-DEV VE GÖLGESİ
14-DEV VE GÖZLEMELER
15-TARLA FARELERİ
16-SU AYGIRLARI
17-LOLİPOPLAR
18-AHTAPOT
19 BALKABAKLARI
20-KAR HAYVANLARI
21-HEYKELLER
22-DENİZALTI
23- DEV AYAKLAR
24 AĞAÇ RUHLARI
25 PAMUK HELVA ÜLKESİNDE SIKINTI
26-BÜYÜCÜLER VE SÜPÜRGE SAPLARI
Bölüm Dört
1-TABLO
2-DİŞLER ORDUSU
3-PASKALYA YUMURTALARI
4-YEMEK SEPETİNDE GÜRÜLTÜLER
5-TOTEM DİREKLERİ
6-HAVA İNSANLARI
1-SAAT
Bir saat imal etmek için gereksinim duyduğunuz her şeyin
önünüzde olduğunu hayal eder misiniz? İhtiyaç duyduğunuz her şeyin; çarklar,
yaylar, bir metal parçasının, küçük cıvata ve vidaların, el aletlerinin
önünüzde olduğunu hayal edin.
Şimdi, saat üreten bir saatçi olun. Saatin doğru çalışması
için titiz çalışınız, titiz çalıştığınızdan emin olunuz.
Güzel. Şimdi, belki, koskocaman, sarkaçlı bir büyük saat
veya daha büyük, bir büyükbaba saati, hatta daha büyük bir saat yaptığınızı
hayal edin. Bu durumda çalıştığınız parçalar daha büyük olacaktır. Şimdi biraz
durun.
İyi şimdi, çok ince küçük parçaları bir araya getirerek
ile ufacık bir kol saati yapın.
Şimdi, farklı-boylarda saatler ve kol saatleri ile dolu
bir dükkan düşünün. Dükkandan sorumlu nazik eski bir beyefendisiniz. Ve
saatleri kurmak, ve yağlamak ve belki de tamir etmek ile gününüz geçiyor. İşte
size bir düşünce.
Bütün saatleriniz ve kol saatleri ile çok mutlusunuz ve,
onların gözetmekten zevk alırsınız. Belki de onların bazıları, biraz parlatılmaya
ihtiyaç duyar.
Yaşlı dükkan sahibi, bütün gününü kol saatleri ve duvar
saatlerinin bakımı ile geçirdi.
Günün sonunda çalışmayı bıraktı... Dükkandan
çıktı...Kapıyı kilitledi. Ve, evine gitti.
Şimdi, dükkandaki saat ve kol saatleri olacaksınız? Hangi
çeşidi olacağınızı seçiniz, büyük, küçük orta boy.
Ve, yaptığınız gürültü çeşidini ortaya koyun.
Bütün saatler ve kol saatleri, dükkanın içinde
dikildiler. İstedikleri yere durabilirlerdi; çünkü yaşlı dükkancı, onları
rasgele koyar, durdukları yere önem vermezdi.
Ve zamanı istedikleri zaman söyleyebilirlerdi; çünkü
yaşlı dükkancı, onların kendi başlarına eğlenmelerini severdi.
Bu yüzden bütün saatler ve kol saatleri, farklı zamanları
göstererek ve kendi seslerini, tiktaklarını ve çan seslerini çıkartarak dikilip
durdular.
Hava karardığında etrafta gezinmeye başladılar. Saat veya
kol saati gibi hareket ediğinizden emin olun.
Ve hep birlikte saat dilinde konuştular.
Sabah olmasından önce daha önce dikilmiş oldukları yerler
gittiler.
Ve yaşlı dükkancının geri dönmesini beklediler.
Ama gelmedi.
Sabahleyin yeni biri geldi. Çok daha genç, çok telaşlı ve
etkin olmaya çalışan biri.
(Öğretmen yeni gelen olur) Oh, sevgililer, sevgililer.
Saatler her tarafta. Sıraya geçin. Hizaya girin. Saatleri hizaya sokar.
Ve her biri farklı bir zamanı anlatmaktadır. Oh,
sevgililer, sevgililer. Bu hiçbir zaman olmaz. (Eliyle her bir saati aynı
zamana getirir).
Şimdilik bütün saatler ve kol saatleri, tümü aynı
hizadaydılar, tam olarak aynı zamanı gösteriyorlardı.
Ve hepsi, tik tak ve çan sesini çok mutsuzca çıkarıyordu.
Günün sonunda yeni genç adam, etrafa son bir bakış attı.
Kafası ile kendi kendine onayladı dışarı çıktı ve kapıyı kilitledi.
Saatler ve kol saatleri kendi başlarına, karanlığın
olmasını bekler durumda kaldılar.
Zamanı gelince birlikte hareket etmeye ve hep beraber
öfkeli bir biçimde konuşmaya başladılar.
Hoş yaşlı dükkancıya ne olmuştu? Saatler yeni genç adamla
başa çıkmak için ne yapacaklardı?
2-ÇİÇEK KAPI
Önünüzdeki bir kil yığınıdır. Onun bir kısmını al ve
ondan bir çiçek saksısı yapıp yapamayacağını gör. Yapmakta olduğun şekli düşün.
Tam anlamıyla dik durabilecek mi?
Şimdi artık erkek veya kız çocuk değilsiniz, artık birer
sihirbazsınız.
Sihirbaz elbisenizi giyin.... ve sihirbaz şapkanızı takın.
Şimdi, biraz daha çamur alın ve bir başka çiçek saksısı
yapın. Dikkatli yapın. Daha sonra onu satmak isteyebilirisiniz.
Bitirdiğiniz zaman onu güvenli bir
yere koyunuz...
ve yeni bir tanesine başlayınız.
Bütün gün boyunca sihirbazlar bir
biri ardına çiçek saksısı yaptı,
Ve bittiklerinde
güvenli bir biçimde bir kenara koydular.
Günün sonunda birçok çiçek kapı, boyanmak üzere,
bekliyordu.
Sihirbazlar, raftan özel boyalarını aldılar... Ve
fırçalarını aldılar.
Ve birer birer, bütün kapların üzerine boyalarla şekiller
çizip, boyadılar.
Her birinin tasarımı, diğerden biraz farklı birazdı.
Bütün kaplar, boyandığında, onları fırında pişme zamanı
gelmişti. Sihirbazlar, fırınlarının, ocaklarının başına gittiler.
Ve, fırınlarının altından ateşlerini yaktılar.
Fırınlarının kapıları açtılar ve, bütün kaplarda dikkatle
yerleştirdiler.
Fırınlarının kapılarını kapatmadan önce fırınların
başlarından ayrılıp sihirli sopalarını buldular.
Fırına geri geldiler ve değnekleriyle, kapların üstüne
büyülü işaretler yaptılar. Ve büyülü
kelimeler söylediler.
Sonra kapıları kapattılar.
Büyü değneklerini bir kenara koydular. Elbiselerini
çıkarttılar.
Ve şapkalar çıkarttılar.
Ve, uyumaya gittiler.
Bütün gece saksılar fırında pişti ve sabaha karşı fırının
ateşi kaçtı.
Sihirbazlar, uyandırdılar.
Ve, fırınlarının başına gittiler ve kapılarını açtılar ve
içlerine baktılar.
Gülümsediler.
Ardından büyük karton kutu bulmaya gittiler.
Ve çok dikkatlice çiçek saksılarını ambalajlayarak,
kutulara doldurdular.
Bütün saksılar kutulara doldurulduğunda, sihirbazlar,
olağan kişiler gibi görünmek için giyindiler.
Ardından kutularını topladılar.
Ve, evlerinden dışarı çıktılar.
Pazara doğru, aşağı yollandılar.
Pazarda etrafı kolaçan ettiler, yaptıkları saksıları
alacak bir tezgahtar aradılar.
Onu bulduklarında, önüne kutularını koydular ve kutuları
açtılar.
Çiçek saksılarını kutularından çıkardılar ve onları
tezgahtara gösterdiler ve ona ne kadar güzel olduklarını anlattılar.
Tezgahtarın onlara verdiği parayı aldılar.
Ve pazarın içinden geçerek cadde boyunca yürüyerek
evlerinin yolunu tuttular.
Oturup dinlendiler.
Ve, gülümsediler.
Şimdi, sihirbazlar yerine, evlerinde oturan hanımlar ve
baylar oldular.
Odalarına bakındılar. Odaları onlara biraz cansız
göründü.
Saksısı içinde bazı bitkiler satın almaya karar verdiler.
Yerlerinden kalktılar, dışarı çıktılar, pazara, aşağıya
yollandılar.
Pazarda etrafı araştırdılar, ta ki saksıları olan bir
tezgahtar bulana kadar.
Çeşitli kapları seçtiler ve onlara incelediler.
Odaları için istedikleri kadar çok saksı seçtiler.
Tezgahtara parasını ödediler ve saksıları ile pazarın bir
başka bölümüne doğru yol aldılar.
Burada, bitki satan bir başka tezgahtar buldular.
Bitkilere baktılar ve hangilerini almak istediklerine
karar verdiler. Bitkiler ve kapları ellerinde, pazarın içinden geçerek, pazarın
kurulduğu yolu kat ederek, evlerine, evlerinin bahçelerine geri döndüler.
Bahçelerinden biraz toprak topladılar ve saksıların içine
koydular.
Ardından bitkilerini saksılara diktiler ve biraz daha
toprak koydular. Ardından bitkileri suladılar. Saksıları temizlediler.
Ve, onları odaların içine taşıdılar. Ve onları en
yakıştıkları yerlere yerleştirdiler.
Çok, tatmin oldular, ve uyumaya gittiler.
Şimdi, saksılarında sessizce dikil duran bitkiler olun.
Orada, çok hareketsiz bir şekilde dikili duruyorlar.
Hava Giderek kararıyor ve şimdi artık hiç ışık yok, ve
hiç ses yok.
Çiçek saksıları çok yavaşa canlanıyor ve hafifçe oynamaya
başlıyor.
Çok yavaşça ve sessizce saksıların içindeki bitkileri
yiyorlar.
Ve onları yediklerinde biraz daha büyüyüp gelişiyorlar.
Bitkilerin hepsi yok olmaya başladığında saksılar biraz
daha hareketleniyor.
Ve, duruyorlar. Ve, tekrar çok hareketsiz hale
geliyorlar.
Sabahleyin insanlar aşağı indiklerinde ve bitkilerin
hepsinin yok olduğunu gördüklerinde ve belki de saksıların biraz büyümüş
olduklarını gördüklerinde ne olacak? Ne olduğu nasıl anlayacaklar? Ne
yapacaklar? Neden sihirbazlar saksılara bu türden bir büyü vermişlerdi?
3-MOBİLYA
Evinizdeki bir mobilyayı düşününüz.
Şimdi çok eski moda bir mobilyayı düşününüz, bir iskemle,
bir masa, bir elbise dolabı, bir çekmeceli dolap, çok yaşlı herhangi bir şey.
Havada parmağınızla onu çizmek isteyebilirsiniz.
Güzel. Şimdi, mobilyanın sizin önünüzde olduğunu hayal
edin. Mobilyaya sahipsiniz ve onu çok fazla seviyordunuz.
Bir toz bezi alın ve dikkatlice tozlarını alın.
Şimdi, eski bir bez parçası, biraz cila al ve cilayı beze
koy. Bütün çatlaklara ve köşelere onu bolca sür.
Şimdi, başka bir temiz paçavra parçası al ve cilala.
Parlayana kadar, onu sıkıca parlat.
Şimdi, geriye dur ve ona bak. Görkemli görünüyor değil
mi?
Kendini bu mobilya parçasına dönüştürebilir misin?
Bu evdeki bütün bu mobilya parçaları eski, evin kendisi
kadar eski.
Hepsi çok mutlu gözüküyorlardı, çünkü kendileri ile ilgilenen
insanları seviyorlardı.
Bütün gün boyunca orada öylece durdular. Fakat gecenin
gelmesiyle birlikte kıpırdanmaya başladılar.
Mobilyanın nasıl kıpırdandığını merak ediyorum?
Ve mobilyalar, mobilya dilinde kendi aralarında sessizce
konuşurlar.
Günü ışıklarının gelmesiyle birlikte yavaşça asıl
yerlerine doğru yol alırlar.
Ve ışığın onlara geldiği süre boyunca, oldukça hareketsiz
dururlar. Bütün gün boyunca dikilip dururlar. Ama tekrar karanlık düştüğünde...
Tam söylendiği gibi, birlikte kıpırdanmaya, kendi aralarında sessizce konuşmaya
başladılar.
Aman şşıhşt, dinleyin!
Mobilyalar durdu ve dinlemeye başladı.
Birisi, geliyordu.
İnsanlar mobilyalar onların hırsız olduklarını
duyabiliyordu.
Orada şimdi durun, kendinizi eve bakan ve içeri nasıl
gireceğini düşünen bir soyguncuyu dönüştürün. Şimdi tam kapanmamış bir pencere
bulana kadar, evin etrafına bakın.
İşte Orada. Şimdi çok dikkatlice pencereyi açın.
Ona doğru tırmanın. ve sessizce karanlık bir odaya girin.
Soyguncular, odayı gözden geçirdiler.
Bütün gördükleri eski mobilyalardı. Evin bundan sonrasını
keşfetmek kapıya yöneldiler.
Mobilyalar soyguncular için bir şey yapabilir mi?
Yapacaklar mı? veya soyguncuların pencereden çıkmak için odaya geri dönmelerine
kadar bekleyecekler mi? Herhangi bir şey yapabileceklerse, bunu hareket
edebildiklerini ve kendi aralarında konuşabildiklerinin sırrını vermeden
yapabilecekler mi? Soyguncular, aralarında hangi sesle konuşuyor olacaklar?
4-GOGALOGLAR
Çocuklar, iskemleye oturmuş, dışarıda yağan yağmuru
seyrediyorlardı. Kalktılar ve pencereye gittiler. Ve, camın üzerinde, yağmur
damlalarının aşağıya inerkenki yarışını izlediler.
Oynamak için oyuncaklarını aradılar ama herhangi birini
bulamadılar. Yatak odasına üst kata çıktılar.
Yatağın altına, raflara, çekmecelere baktılar. Hiçbirinde
oyuncak yoktu.
Büyük dolabın kapısını açtılar.
İçi giysi doluydu ve onları bir kenara ittiler.
Büyük dolabın gerisinde, çok büyük kapaklı bir kutu
vardı.
Kapağı kaldırdılar. Ve, içine baktılar.
İçini görmek için üstüne eğildiler. Ve, biraz daha
eğildiler.
Ve kutunun içine düştüler.
Fakat durmadılar, kutunun içinde yuvarlanmaya devam
ettiler.
Ve ancak şimdi durdular ve etraflarına bakındılar.
Yumuşak, uzun çimenlerin üzerinde uzanmışlardı.
Ayağa kalktılar. Ve, uzun çimenlerin üzerinde atlayıp
zıpladılar.
Zıplarken bir işaret levhası gördüler.
Zıplamayı durdurdular ve, ona okumaya başladılar.
“Bu yol Gogalog köyüne gider” yazılı idi.
Dar bir yol boyunca, köye doğru gittiler.
Bir korudan geçtiler.
Düşen ağaçların üstünden atladılar. Dikenli çalılar
etrafından dolaştılar.
Vahşi ahududuları topladılar ve, onları yediler.
Yol, korunun ortasında bitti.
Çocuklar, ağaçlara tırmandılar. Tepesine kadar.
Tepeden koruya boydan boya baktılar ve garip bir köy
gördüler.
Bütün binaların şekilleri garipti.
Okulun şekli kitap gibi idi, oyuncak mağazasının şekli
top gibi idi, tatlıcının şekli tulumba tatlısı gibi, fırının şekli somun ekmek
gibi, polis merkezi, polis miğferi gibi idi.
Baktıkları sırada arkalarından bir ses geldi(öğretmenin
sesi).
“Ha! Ha! Ha! Oraya giden bir daha geri dönmedi”.
Çocuklar, etraflarına bakındılar. Ama, hiçbir şey
görmediler.
Ağaçlardan tutunarak indiler ve, garip köye doğru orman
boyunca gittiler.
Ormanın kıyısına ulaştılar ve, onlara doğru gelen bazı
garip kişiler gördüler.
Garip kişiler, Gogaloglardı. Kendinizi Gogaloglara
dönüştürebileceğinizi düşünebiliyor musunuz? Hangi türde insanlar olabilir bu
garip köyde yaşayanlar ve kendilerine Gogaloglar denilen bu insanlar?
Gogaloglar, çok, çok üzgün görünüyorlardı.
Üzüntülü bir biçimde ve yavaşça çocuklara doğru
yürüyorlardı.
Çocuklara kadar geldiler ve durdular.
Ağızları açtılar ama hiçbir ses çıkmadı.
Arkalarını döndüler ve çocuklara kendilerini köye kadar
izlemelerini işaretle anlattılar.
Yola koyuldukları sırada, arkalarından gelen ses tekrar
etti (yine öğretmenin sesi).
“Ha! Ha! Ha! Oraya giden bir daha geri dönmedi”.
Gogaloglar, hüzünle başlarını öne başını eğdi.
Gogaloglara ne olmuştu? Bu ses kime veya neye aitti?
Gogaloglar başlarına gelen bir şeyi hak etmişler miydi, ve bunun için üzgün mü
idiler? Çocuklar herhangi bir yolla yardım edebilirler mi? Eğer Gogaloglar
konuşsa idi nasıl bir sesleri ve dilleri olacak idi? Çocuklar nasıl geri
dönecekler? Köyde başka hangi garip binalar var? Onları bu şekilde garip bir
biçimde inşa etmek için bir neden olabilir mi?
5-GRİPİK
MIZMIZLAR-mızımıklar
Hikayemiz gripik mızmızlar hakkındadır.
Çoğunlukla küçük olmaları, yay şeklinde bacakları
olmaları ve tarlaların kenarlarında tek başlarına yaşamaları, bez veya örtü
parçası veya mendil veya buna benzer bir şey yemeleri dışında gripik mızmızlar
hakkında fazla bir şey bilmiyorum.
Kendinizi Gripik Mızmızlara dönüştürebilir misiniz? Onlar
aynen sizin gibi görünüyorlar değil mi? Gripik mızmızlar, evlerinden dışarı
çıktılar. nasıl hareket ederler? Aralarında konuştular. Ne tür bir gürültü
yaparlar?
Hiç kimsenin onları görmesini istemezler.
Ardından, tarlalarından geçen gripik mırıltı yollarına
koyulurlar. Havayı koklamak arada bir durdular.
Tekrar yola koyuldular ve havayı koklamak için bir ara
durdular.
Ve, tekrar devam ettiler.
Çöplüğün yolunu bulmak için havayı kokladılar.
Eski bez parçalarını ve eşyaları arayarak ve onları
yiyerek çöplüğün üzerinde dolaştılar.
Ve yedikçe şişmanladılar ve daha şişman ve daha fazla
şişman oldular.
Artık daha fazlasını yiyemediler. Çok yavaşça çöp
sahasını boydan boya geçtiler...
Ve evlerine gitmek üzere çöplüğün kenarına kadar
geldiler.
Karınları çok dolu olarak, ve kendilerinden hoşnut bir
şekilde gripik mırıltılar çıkararak uyumaya gittiler.
Korkunç gürültüler8öğretmenin yaptığı), darbe sesleri ve
tıkırtı ve vızıltılar tarafından uyandırıldılar.
Bakmaya çok korktular. Tarlanın kenarında daha derine ve
daha da derine saklandılar.
Gürültünün durması için günler ve günler ve günler boyu
beklediler.
Ve berklerken giderek zayıfladılar ve daha da
zayıfladılar ve daha da zayıfladılar.
Duydukları korkunç gürültüler, tarlalarında bir ev inşa
eden kişilerin çıkardıkları seslerdi.
Bütün binaların inşaatı bitince, içine insanlar taşındı.
Yapmak istedikleri ilk şey güzel bir çamaşır gününe sahip olmak idi.
Evlerinin içinde yeni odalarını dolaşan insanlardan biri
olacak mısınız?
Yıkamak üzere bütün her şeyi toplayınız. Ve giysileri ve
perde ve çarşafları, bulabildiğiniz her türlü şeyi.
Bütün bezleri çamaşır yıkama makinesine koydular (veya
belki de onlar onları tek başlarına büyük leğenlerde yıkadılar) ve makineyi
çalıştırdılar.
Yıkama bitince bütün bezleri ve eşyaları duruladılar.
Ve, büyük bir çamaşır sepetine giysilerin bir kısmını
doldurdular. Dışarıya, yeni bahçelerine çamaşır sepetlerini taşıdılar ve, aşağı
sepetlerini yere koydular.
Ardından, birer birer, yukarı giysileri ve çarşafları ve
eşyaları seçtiler ve onları ipe astılar.
Hiçbir boşluk kalmayana kadar ipin bir ucundan diğer
ucuna doldurdular.
Boş sepetlerini aldılar ve tekrar içeri girdiler.
Hiçbir şey kalmayınca biraz dinlendiler.
Şimdi tekrar tarlalarının kenarında bekleyen çok zayıf,
çok aç gripik mızmızlar olun.
Her şey büyük bir sessizlik içindeydi. Havayı kokladılar.
Tekrar havayı kokladılar. Giysiler, saklandıkları yerden etrafı gözetlediler.
Hiç kimse onları görmüyordu.
Çok dikkatlice yerlerinden çıktılar ve yeni bahçeye doğru
gittiler. yaylı bacakları ile yukarı sıçradılar ve bezlerin bazılarını
ağızlarına aldılar ve onları yediler.
Tekrar sıçradılar ve biraz daha aldılar ve yeniden biraz
daha aldılar, ve tekrar aldılar.
Fakat yedikçe şişmanladılar ve daha şişman ve daha da
şişman oldular. Şimdi artık onlar için sıçramak çok zordu.
Şimdi artık sıçramak çok şişmandılar.
Yavaşça ve mutlu bir şekilde yeni bahçeleri boydan boya
geçerek evlerine geri döndüler. Ve dinlendiler.
İnsanlar temiz çamaşırlarının bir kısmının kaybolduğunu
anlayınca ne yapacaklar? Ne olduğu anlayacaklar mı? Tarlaları evler tarafından
işgal edilen gripik mızmızlara ne olacak? İnsanlar ve gripik mızmızların bir
arada yaşamalarının bir yolu var mı? Her biri bir diğerinin söylediğini nasıl
anlayacak?
6-KÜÇÜK İNSANLAR
Küçük insanlar, yeraltındaki rahat küçük evlerinde küçük
yataklarında hızlı uykudadırlar. Uykulu musunuz?
Onlar sabah gelince, uyanmaya başladılar.
Yataklarında dikildiler. Ardından, yataktan çıktılar.
Küçük lavabolarında yıkandılar.
Küçük insan giysilerini giydiler. Ve, yere oturup ve
kahvaltılarını yaptılar.
Kahvaltıdan sonra fincanları ve servis tabaklarını ve
tabakları yikadilar.
Onları kuruttular ve çok düzenli bir şekilde
yerleştirdiler.
Yataklarını yaptılar.
Her şeyden emin olmak etraflarına bakındılar. Evet, her
şey olması gerektiği gibi idi.
Sokak giysilerini askılardan, dolaplardan çıkardılar ve
onları giydiler.
Küçük bir kapıyı açtılar ve küçük, karanlık, dönerek yol
alan bir merdivenle yukarı çıktılar.
Üstte gizli bir kapı vardı. Onu açtılar.
Ve, büyük bir mantar ağacının gövdesinden dışarı
çıktılar. Evleri, büyük bir mantarın altındaydı.
Bir ormanın içinden geçerek yürüdüler. Düşen bir ağaç
dalının üstünden atladılar.
Kirli su birikintisinin etrafını dolaştılar.
Çok dikkatlice bir ısırgan otu kümesinin etrafını
dolaştılar.
Ve, kendilerini ormanın ortasına getiren, gizli, helezoni
yolu takip ettiler.
Gizli fabrikalarına geldiler. Kapının kilidini açtılar
ve, arkalarındaki kapıyı kapayarak devam ettiler.
Sokak giysilerini çıkarttılar ve, iş tulumlarını
giydiler. Tezgahlarına gittiler. Onlarda, tümü farklı-boylarda her türlü odun
parçası vardı.
Küçük insanlar, ahşap oyuncaklar yaptılar.
Farklı-boylardaki odun parçaları ile yapacağınız
oyuncakları düşünün.
Parçaları birleştirmek için,
testereler ve çekiçler ve çiviler ve vidalar ve tornavidalar, ve tutkal gereken
her türlü alet edevat vardı.
Hazır mısınız? Birbirinden farklı
her türlü oyuncağı yapmaya koyulun bakalım.
Oyuncaklardan birini bitirince, bir sonrakine
başladılar.
Çok sıkı çalıştılar. Artık mola zamanı gelmişti,yere
oturdular ve dinlendiler.
Şimdi, dışarıda ormanda neler olduğunu biraz düşünelim,
bakalım. Ormanda, her türden çeşitli hayvanlar vardır. Kendinizi, ormanda
dinlenen o küçük hayvanlara dönüştürecek misiniz? Nerede olduğunuzu düşünün.
Hayvanlar, açlıklarını hissettiler ve ayağa kalktılar,
orman boyunca yürürken bir yandan da havayı koklamaya başladılar. Yolda
yürürken bir yandan da bulduklarını atıştırıyorlardı.
Yiyeceklerin bir kısmı yukarılarda, ve diğer bir kısmı
ise çok aşağılarda idi.
Yiyecek bulmak orman boyunca yürümeye devam ettiler.
Bir ısırgan otu kümesinin etrafını dolaştılar.
Kirli bir su birikintisinden su içtiler.
Düşen bir dalın üstünden atladılar.
Ve yemeğe devam ettiler- ve çeşitli mantarlar yediler.
Giderken, evlerine geri dönene kadar bir daire şeklinde
yol aldılar.
Yere oturdular ve, dinlendiler.
Şimdi, Küçük İnsanlara geri dönelim.
Dinlendikten sonra yerlerinden kalktılar...
Kalkabildiğiniz kadar dikilin...Ve, yapmakta oldukları oyuncakları
tamamladılar.
Ardından fırçalarını ve boyalarını aldılar.
Ve, oyuncakları boyadılar.
Bitirdiklerinde ellerini yıkadılar...
İş tulumlarını çıkartılar. Dış giysilerini giydiler.
Ve, fabrikanın dışına çıktılar. Arkalarında ki kapıyı
kilitleyerek.
Dışarısı karanlık idi. Gizli helezoni bir patika boyunca
çok yavaşça, yol aldılar.
Çok dikkatlice, bir ısırgan otu kümesinin etrafından
dolaştılar.
Kirli su birikintisi aradılar ama, onu bulamadılar.
Düşen bir dalın üstünden atladılar. Çok karanlık olmuştu,
fakat neredeyse eve varmış olduklarını düşündüler.
Çok yavaşça yol aldılar ve aniden bir delik çıktı
karşılarına ve içine, doğru yataklarına düştüler.
Küçük İnsanlar karanlıkta ne yapacaklar?
Mantarlarına ve dönerli, spiral merdivenlerine ne
olduğunu bulabilecekler mi? Eğer bulurlarsa bunun yinelenmemesi önlemek için
herhangi bir şey yapabilecekler mi? Hayvanlar onların evlerini tahrip
ettiklerini bilmiyorlardı, bu halde onların cezalandırılmamaları lazım.
Küçük İnsanların nasıl bir sesleri var ve hayvanlar
ormanda yürürken, yerken nasıl sesler çıkartıyorlar?
7-LOMBİELER
Öykümüz Lombiler hakkındadır. Ne gibi göründüklerini
gerçekten bilmem ama küçüktürler ve yerin altında at kestanesi ağaçlarının
altında otururlar. At kestaneleri yerler ve at kestanesi ağaçlarının
kabuklarından kendilerine ev yaparlar.
Kendinizi bir Lombiye dönüştürebileceğinizi düşünüyor
musunuz? Anlıyorum. Lombilerin nasıl sesler çıkarttıklarını düşünüyorsunuz? Hep
birlikte konuştuklarında çıkarttıkları sesler neye benzer?
Hikayenin başlangıcında Lombiler, yeraltındaki evlerinde Lombi
uyuma gürültüleri çıkararak hafif uykudaydı.
Uyandırdılar. - Ve, havayı kokladılar.
Daha çok at kestanesi toplama zamanı gelmişti.
Boylarınca, evlerinin dışına çıktılar ve yukarı, daha
yukarı yeryüzüne doğru tünel kazdılar.
Yaşadıkları at kestanesi ağaçlarının altında gelene
kadar.
Dikkatle etraflarına baktılar...Etrafta kimsecikler
yoktu.
Ve, at kestaneleri ve at kestanesi kabukları biriktirmeye
başladılar. Bunu nasıl yaptıklarını merak ediyorum?
Toplarken, Lombi dilinde birbirleriyle konuşup durdular.
Bütün istediklerini topladıktan sonra, gerisin geriye
deliklerinin yolunu tuttular.
Bütün at kestaneleri ve kabukları yüklendikten sonra
tünellerinden aşağı inmeye başladılar. Ve de evlerinin içine doğru.
Lombiler bütün at kestanelerini depolarlar.
Ve, kabuklar ile, evlerinin bazı bölümlerini onardılar.
Ve belki de yeni bölümler yaptılar.
Daha sonra dükkanlarından biraz at kestanesi aldılar. Ve,
onları yediler.
Kendilerini çok yorgun hissettiler...Ve uyumaya
gittiler...
Uzun uzun uyudular.
Uyurken, yukarıda (öğretmen tarafından yapılan) bir
gürültü koptu. Lombiler, uykularında sıçradılar ama gerçekten uyanmadılar.
Gelecek yılın biraz daha at kestanesi ve kabuk toplama
zamanı gelmişti.
Lombiler uyandılar. Ve, havayı kokladılar.
Evlerinin dışına çıktılar.
Tepeye varana kadar, yukarı, daha yukarı tünel kazdılar.
Dikkatle etraflarını gözlediler.
Ağaçları, aşağı düşmüştü. Hiç at kestanesi yoktu. Bu,
neredeyse onları uykularından uyandıracak gürültü olmalıydı.
Çok hüzünlü bir biçimde birbirleriyle konuştular. Başka
bir ağaç bulmalıydılar.
Sahayı boydan boya kat ettiler. Bir hendeğin üstüne
tırmandılar.
Orman boyunca yürüdüler.
Bir yolu karşıdan karşıya geçtiler.
Etrafı çayırlarla kaplı, at kestaneleri ve kabukları ile
dolu güzel bir at kestanesi ağacına geldiler. Lombiler mutlu bir biçimde,
istedikleri bütün at kestaneleri ve kabukları topladı.
Ağacın altında aşağı, daha aşağı doğru tünel kazdılar.
Ve, tünelin sonunda kabuklar ile yeni bir ev yaptılar.
At kestanelerini yeni kilerlerine depolarlar.
Bir kısmını aldılar ve, oturdular ve, onları yediler.
Onları yavaş yavaş bitirdikçe, uykuları geldi, uyudular.
Yeni ağaçları, köyün merasında idi ve köyün kızları ve
erkek çocukları, her zaman o ağaçtan at kestanesi alırlardı.
Yataklarında hafif uykularında uyumakta olan köyün
kızları ve erkek çocukları olur musunuz?
Çocuklar, uyandırdılar.
Yıkadılar... Ve, giyindiler.
Ve kahvaltı yapmadan önce evlerinin dışına çıktılar.
Ve, at kestanesi ağaçlarına doğru, boydan boya yürü. At
kestaneleri için ağacın altında baktılar ama hiç kestane yoktu.
Çok dikkatli baktılar ama herhangi bir bulamadılar.
Çok dikkatli bakarken yerde garip bir delik gördüler.
Yere kulaklarını dayadılar ve, garip hafif gürültüler
duydular.
Ayağa kalktılar ve uzun, ince sopalar için etraflarını
araştırdılar,. Sopaları buldular ve onları garip deliklerin başına getirdiler.
Sopaları aşağıya deliklere dürttüler.
Sopalar, bir şeye dokundu ve hafif bir gürültü duydular.
Çocuklar Lombileri ve at kestanelerini bulacaklar mı?
Onları ne yapacaklar? Çocuklar ve Lombiler bir arada var olabilecekler mi veya Lombiler
uzaklaştırılacaklar mı? Birbirlerini nasıl anlayacaklar? Hem çocuklara hem de Lombilere
uygun olan bir çözüm var mı?
8-MAKİNE
Öykümüz, makineler hakkındadır. Yaptıkları işlerden çok
sıkılan makineler ile ilgilidir.
Önce gününü, yığınları bir büyük yığın içine itmekle
geçiren buldozerler vardı. Kendinizi hareket ettirilmeyi bekleyen buldozere
dönüştürün. Hazır mısınız?
Motorunuzu çalıştırın. Buldozerin kepçesini yere indir.
Ve maddeyi, yer boyunca yığının içine it.
Yığının içine itmeyi bitirince, dur. Kepçeyi kaldır. Geri
dön.
Daha çok doldurmak için geriye git. Geri dön.
Kepçeyi indir.
Ve maddeyi, yer boyunca yığının içine it. Dur.
Kepçeyi kaldır. Geri dönün. Daha çok doldurmak için
geriye git.
Geri dön. Kepçeyi indir.
Ve maddeyi, yer boyunca yığının içine it. Dur.
Kepçeyi kaldır. Geri dön.
Daha çok doldurmak için geriye git. Geri dön.
Kepçeyi indir. Ve maddeyi, yığının içine yer boyunca it.
Gün boyu bütün yaptıkları budur. Tekrar yüklendiler.
Buldozerler gibi vinçler de vardır.
Kendinizi hareket ettirilmeyi bekleyen vince dönüştürün.
Güzel, uzun bir kolunuz var mı?
Kendini başlat. Kolunu indir.
Ve buldozerin yer boyunca itmiş olduğu yığından bir yük
al.
Kolunu kaldır. Yana dön.
Kolunu indir ve madde, demiryolu römorkunun içine düşsün.
Kolunuzu kaldır. Geri dön. Kolunu indir.
Biraz daha yük al.
Yana dön. Kolunu indir ve madde, römorkun içine düşsün.
Kolunu kaldır. Geri dön. Kolunu indir.
Biraz daha yük al.
Yana dön. Kolunu indir ve madde, römorkunun içine düşsün.
O Gün boyu bütün yaptıkları budur. Tekrar yüklendiler.
Ve lokomotifler vardı.
Kendinizi, hareket ettirilmeyi bekleyen lokomotiflere
dönüştürün.
Kendinizi başlatın.
Römorklar, madde ile doldurulduğunda, trenler, demiryolu
boyunca yavaşça gittiler. Siz de gidin.
Tepe yukarı... Tepe aşağı... Tünel içine... Diğer yöne...
Ve, istasyonda dur. Römorklar boşaltılırken bekle.
Dönüş noktasında, geri dön...
Geri tünelin içine... Diğer yöne... Tepe yukarı... Tepe
aşağı... Demiryolu boyunca yavaşça.
Diğer sonda, geri dön ve dur.
Vinçler, römorkları doldururken bekle.
Yavaşça demiryolu boyunca git.
Tepe yukarı... Tepe aşağı... Tünel içine... Diğer yöne...
Ve, istasyonda dur. Römorklar boşaltılırken bekle.
Dönüş noktasında, geri dön..
Geri tünelin içine... Diğer yöne... Tepe yukarı... Tepe
aşağı... Demiryolu boyunca yavaşça.
Diğer sonda, geri dön ve dur.
Bütün gün boyu yaptığı budur. Yüklendiler.
Günün sonunda, etrafta kimsenin olmadığı bir arada
birbirleriyle makine dilinde konuştular. Tatil yapmaya karar verdiler.
Hangi makine olacağınıza kar verin, buldozer mi? Vinç mi?
Lokomotif mi?
Kendinizi çalışan bir makineye işleyen dönüştürün. Hazır
mısınız?
Bu gece makineler, çalıştıkları yerleri terk ettiler boş
alanlardan geçtiler. Bazıları için bu, çok zor oldu.
Yola ulaştılar ve, yol boyunca gittiler.
Şehre ulaştılar ve çok sessizce, caddeler boyunca
gittiler. Bazıları için köşeleri dönmek çok zordu.
Dışarıda, bilim müzesinde durdular. Eski arkadaşları ve
akrabalarını ziyaret etmek için gelmişlerdi.
Merdivenleri çıktılar. Bu çok zordu. Ve, müzeye girdiler.
Ve durdular ve etraflarına bakındılar.
Şimdi, bilim müzesinde platformlarda duran bütün modası
geçmiş ve garip makinelerin tümünü
düşünelim. Kendinizi garip bir eski makineye dönüştürün
ve platformunuzda durun.
Bütün gün eski makineler orada dururlar ve seyredilirler.
Günün sonunda görevliler müzeyi kapatırlar ve makineleri kendi
başlarına bırakırlar.
Şimdi garip bir gürültü duydular ve, kapıya doğru
baktılar.
Dış dünyadan onları ziyaret etmeye gelen genç
arkadaşlarını ve akrabalarını gördüler.
Çok zorlanmalı bir denemeyle, kendilerini hareket
ettirmeyi başardılar. Gerçekten çok zor bir çalışmaydı.
Çalışmaya başlayınca usulca platformdan aşağıya doğru
hareket ettiler.
Genç arkadaşları ve akrabalarına doğru yöneldiler.
O kadar zevk almışlardı ki dans etmeye başladılar. O eski
makinelerin nasıl dans ettiğini bulabilir misiniz?
Bazı makineler, müzenin tamamı boyunca dans ediyordu.
O kadar uzun dans ettiler ki, yakında günün ağaracağını
unuttular. Aniden ön kapı açan görevlileri duydular. Aman Tanrım.
Makineler, yakalanmamalıydılar. Ne yapabilirler? Yeni
makineler çalıştıkları yerlere nasıl geri dönecekler? Eski makineler
platformlarına nasıl geri dönecekler, özellikle onları yerlerinde kıpırdatmanın
çok zor olduğu düşünüldüğünde? Eski ve yeni makineler arasında bir başka
buluşma yaşanacak mı? bunları nasıl organize edebilirler?
9-ÇILGIN BİLİM ADAMLARI
Ormanda garip bir eski ev vardı. Dışarıdan boş göründürdü
ama bazen ondan alışılmamış gürültüler gelirdi.
Ona giren ve çıkan hiç kimse görülmemişti, fakat
çevredeki insanlar eski evde çalışan çılgın bilim adamı olduğunu söylerlerdi.
Haklıydılar. Çılgın bilim adamı olmaya hazır mısınız?
Öncelikle, cerrahların çalışmaya başlamadan önce
giyindikleri gibi giyinmelisiniz. Kauçuk başlığınızı takın... Şimdi büyük beyaz
önlüğünüzü.... Şimdi burnunuzu ve ağzını kapatan maskeleri... Şimdi kauçuktan
uzun eldivenleri.
İyi. Şimdi, deneyleriniz için kullanacağınız bütün farklı
biçimlerde şişeleri ve dar boyunlu küçük şişeleri ve gözlükleri ve tüpleri
düşünün. Ve karıştıracağınız ve ısıtacağınız bütün farklı-renklerdeki sıvıları.
İhtiyacınız olan her şey arkanızdaki raflarda.
Onların tümünü aşağıya indirin ve tezgahınıza koyun.
Hazır olduğunuzda küçük şişeleri ve şişeleri ve elektriği
bağlamaya başlayın. İhtiyacınız olan her şey.
Çalışırken tabii ki kendi kendinize konuşabilirsiniz
fakat sesiniz maskeden dolayı boğuk çıkacaktır.
Biraz sonra çılgın bilim adamılar karıştırma ve kaynatma
ve boşaltma ve yaptıkları testlerle çok meşgul olacaklardır.
Ve aniden -şşışh, bir an dur.
Çılgın bilim adamları durdular. Ve, dinlediler. Birisi
geliyor mu idi? Çılgın bilim adamılar, parmak uçlarında kapıya yürüdüler. Ve,
dinlediler. Ayak sesleri.
Çılgın bilim adamları, kısık sesle güldüler ve, parmak
uçlarında tezgaha geri yürüdüler.
Acele farklı-renklerdeki sıvıyı bir şişe içine
karıştırdılar.
Şişeyi yukarı kaldırdılar... Ve, parmak uçlarında kapıya
geri yürüdüler.
Şişe ellerinde hazır olarak kapının önüne dikildiler ve
kapının açılmasını beklediler.
İyi. Şimdi, kapının dışındakilerin kim olduğunu bulalım.
Kasabadan çocuklar, kırda bir gün geçirmek üzere
gelmişlerdi.
Ormanda yürüyen çocuk olacak mısınız?
Kuşlara bakının. Sessiz durun ve herhangi bir vahşi
hayvanın size yaklaşıp yaklaşmadığını gözleyin.
Çocuklar, orman boyunca yürüdüler. Düşen ağaçların
üstünden atladılar. Ve, sık çalılıkların etrafını dolaştılar.
Bir dereye geldiler ve dikkatlice taşların üzerine
basarak yollarına devam ettiler.
Bir patika buldular ve, onu takip ettiler.
Yol onları ormanın içinde bir açıklığa, ortasında garip
bir eski ev bulunan açıklığın götürdü.
Çocuklar, eve yöneldiler.
Ve, pencerelerinden bakmayı denediler, ama camlar çok
kirliydiler.
Ön kapıyı açmak denediler, fakat kilitli idi.
Evin arka tarafına dolandılar.
Ve bakındılar ve açık bir pencere gördüler, sadece biraz
açık bir pencere.
Çocukların bazıları ona tırmanmak istedi, bazıları tırmanmaktan
korktu. Siz ona tırmanan çocuklardan olun...Yukarıya uzanın. Pencereyi açın.
umarım hoş kokuyordur.
Tırmanın ve diğer tarafa geçin.
Çocuklar kendilerini, örümcek ağları ile dolu bir odada
buldular. Kapıya doğru sessizce yürüdüler ve onu açtılar.
Dışarı baktılar ve uzun bir koridoru gördüler. Koridora
çıktılar, koridor boyunca dinleyerek, yürüdüler.
Bir kapının arkasında durdular ve dinlediler. Diğer
taraftan gelen sesler duydular.
Dikkatlice ve çok sessizce ellerini kapının topuzunu
koydular...
Ve, kapıyı açtılar.
Ne olacak? Çılgın bilim adamılar şişedeki karışım ile ne
yaparlar? Bilim adamları gerçekten deli midirler? Ayak seslerini duyunca neden
gülümsediler? Çocuklar yakalanırlarsa veya başlarına bir şey gelirse dışarıdaki
çocuklar bir şekilde onlara yardım edebilir mi?
10-SAYISALLAR
Bu öykü tatilden sonra okula dönülen ilk gün geçer.
Şimdi çocuklar çalışmaya başlamak üzere sınıflarına
gidiyorlar.
Hazır mısınız? Hadi, çocukların sınıfına gidelim.
Ve, sandalyenize oturun. Kağıt kalem çıkarın...
Ve, bazı sayıları yazmaya başlayın. Toplamları ile
başlıyorsunuz. Çocuklar kısa zamanda, toplamlar ile uğraşmaya başladılar ve
kağıt, sayılar ile doldu.
Şimdi oyun zamanı geldi.
Çocuklar, çalışmayı bıraktılar ve sınıflarının dışına
çıktılar. Siz de çıkın.
Oyun
sahasında top oynadılar veya ip atladılar veya aralarında konuştular veya
yapmak istedikleri herhangi bir şeyi yaptılar. Siz de yapın. Hadi, ne oynamak
istediğinizi göreyim.
Tamam.
Şimdi geri dönme zamanı.
Çocuklar,
sınıflarına geri döndüler... Ve, yerlerine oturdu.
Ama
kağıda bir şey olmuştu. Üzerinde yazılar vardı. Ne olmuştu?
Ne
olduğunu şimdi birazdan bulacağız ama önce kendinizi bir sayısına dönüştürün.
İyi...
Şimdi iki sayısına… Şimdi yedi sayısına... Şimdi dokuz sayısına...
Şimdi
zor bir tanesini yapabilecek misiniz görelim bakalım. Dört sayısı
Şimdi,
beşi deneyin. Ve sekizi.
Şimdi
hangi sayı olmak istediğinizi seçin ve bana burada duran tüm sayıları gösterin.
Sayısallarsınız.
Sayılar gibi görünen küçük yaratıklar. Bırakın, bu sayısalların, hala sayılar
gibi görünerek nasıl hareket ettiğini göreyim. Görüyorum.
Sayısallar,
sınıfların köşelerindeki çatlaklarda yaşarlar. Gidin ve kendinize yaşayacak bir
yer bulun.
Acıktıkları
zaman dışarı çıkarlar ve sınıfı kendi özel yiyecekleri için araştırırlar.
Tatiller
sırasında kendi özel yiyeceklerinden hiç birini bulamazlar.
Çok
üzülürler... Tamam oldu. Ve birbirlerini üzgün Sayısal dilinde
konuşurlar.
Ve
evlerine dönerler. Ve, okulun başlamasını beklerler.
Evlerinde
çocukların geldiğini duyarlar ve mutlu görünmeye başlarlar.
Kurşun
kalem ve kağıtları ile çalışan çocukları işitirler ve gülümserler.
Çocuklar
oyun oynamaya çıktığı zaman, Sayısallar da evlerinden dışarı bakarlar...
Etrafta
hiç kimse yok, tamam o zaman.
Onlar
da ortaya çıkarlar ve iskemlelere tırmanırlar.
Sıralara
ve kürsüye tırmanırlar...
Ve
kağıtlara.
Kağıdın
üzerindeki bütün sayıları yerler.
Geride
hiçbir şey kalmadı mı, hoşnut sayısal gürültüleri çıkararak sıra ve kürsülerden
iskemlelere inerler... İskemlelerden de zemine.
Ve,
zemini boyda boya geçerler ve evlerine geri dönerler.
Şimdi
okul tekrar başladı, artık aç olmayacaklar.
Çocuklar
sayısalları keşfedecekler mi? Keşfettiklerinde ne yapacaklar? Birbirlerine
dostça davranabilirler mi? Birbirlerini nasıl anlayacaklar? Belki birbirlerine
faydalı olabilirler. Öğretmeni gizem içinde mi bırakacaklar?
11-KORSANLAR VE DONDURMA
Sahilde
dondurma yemeyi düşünün. Öyle ambalajlı dondurma değil, satıcının gofretten
yapılmış külah içine koyarak sattığı dondurmayı. Kendinizi işine başlamak üzere
olan dondurma satıcısını dönüştürün.
Özel
önlüğünüzü ve şapkanızı giyin.
Karavanınıza
girin. Çalıştırın. Ve aracınızı, sahil trafiği boyunca dikkatlice sürün.
Dondurma fabrikasının önünde durun.
Karavandan
çık ve fabrikaya gir.
Bütün
dondurmaların depolanıldığı dondurucu bölüme git.
Büyük,
ağır kapıları aç ve içine gir.
Orası
çok soğuk, çabucak, içinde dondurma olan soğuk kabı alın.
Ve,
onu fabrikanın içinden geçerek karavanınıza ötürün.
Karavanınızda
onu yerine koyun.
Şimdi,
geriye gidin ve büyük ağır, soğutucu bölümün kapılarını kapayın.
Karavanınıza
geri dönün. Onu çalıştırın.
Ve,
trafikte dikkatle sürün ve köşeleri dönün.
Trafik
ışıklarında durun. Kırmızı... Kırmızı ve sarı...Yeşil...yol sizin...
Köşeyi
dönün... Ve deniz kıyısındaki gezinin üzerindesiniz.
Karavanı
durdurun. Ve, arka tarafa gidin ve dondurmayı satmak için hazırlıklarınızı
yapın.
İşte,
çocuklar geliyorlar. Koniler ve gofretleri ile onlara dondurma verin. Bugün çok
meşgulsünüz.
Şimdi
kendinizi, dondurma yiyen çocuklara dönüştürün.
Onların
bazıları, dondurmayı konilerinin üstünden yaladı.
Bazıları
dibinde ısırarak bir delik açı ve o dondurmayı oradan emdi.
Bazılarının
yuvarlak gofreti vardı ve onun kenarlarından emdi.
Bazıları,
gofretlerinden büyük ısırıklar aldı.
Hepsi
dondurma ile çok meşguldüler, bir şeyin olduğuna dikkat etmediler.
Denizden
bir korsan gemisi sahil kasabasına yaklaşıyordu.
Kendinizi,
korsan gemilerinde dikilen uzun teleskopları ile kasabaya bakan korkunç
görünüşlü korsanlara dönüştürün.
Kaba
korsan sesleriyle birbirleriyle konuştular. Kasabayı soymaya karar verdiler.
Yelkenlerini
aşağı indirdiler. Ve, gemiden denize çapayı fırlattılar. Geminin küpeştesinden
kürekli kayıklarını suya indirdiler.
Geminin
bordasına tırmandılar ve aşağıya ip merdivenlerini saldılar.
Aşağıdan
dikkatlice, sandallarına bindiler, sandalların sarsılmamasına özen gösterdiler.
İçine
oturdular,kürekleri aldılar, ve kasabaya doğru kürek çekmeye başladılar.
Kumsala doğru kürek çektiler.
Kayıklardan
indiler. Kayıkları kuma çektiler.
Ve,
kumdan yukarı çıktılar ve gezide yürümeye başladılar.
Bir
şeyler yiyen çocuklar gördüler.
Çocuklarla
karşılaştılar...
Ve,
onların dondurmasını kaptılar.
Çok
vahşi bakışlarla dondurmayı yediler.
Yedikçe
yüzleri değişti ve gülümsediler.
Karavanı
araştırdılar ve daha çok dondurma gördüler.
Onları
aldılar ve hep gülümseyerek onları yediler.
Hepsi
bitince kılıçlarını çektiler ve kızgın bakışlarla daha fazla dondurma
istediler. Dondurma satıcısı ve çocuklar ne yapacaklar? Korsanlardan kurtulmak
veya onları yakalamak veya onları iyi insanlara dönüştürmek için bir yol, bir
hile bulunabilir mi? Gemide kalmış olan bir korsan olabilir mi, böyle ise ne
yaparlar? Korsanlar geldiğinde kasabanın diğer insanlarının tümü nerede idiler?
12-UZAY HAYVANLARI
Uzayda
bir yerde esrarengiz bir gezegen hayal edin.
Çoğunlukla,
kayalar ve sert topraktan yapılmış bir gezegen.
Gezegenin
üzerinde biraz kayalara benzeyen uzay hayvanları var.
Kendiniz
uzay hayvanlarına dönüştürebilir misiniz? Öyleyse neye benzeyeceklerdir.
Ne
tür bir ses çıkartırlar? Aç olduklarında nasıl bir ses çıkarırlar?
Aç
olduklarında, doğru çeşit bir yiyecek bulmak için, aç uzay hayvan gürültüleri
çıkararak, esrarengiz gezegeninin üzerinde dolaşıp dururlar.
Yemek
için kayanın doğru çeşidini ararlar.
Buldukları
zaman kayadan bir ısırık alırlar. Ve, onu çiğnerler.
Doyana
kadar onu yemeye devam ederler.
Ardından
içmek için bir şey ararlar. Etraflarına bakınırlar.
Gezegenin
her tarafına, kayanın arkasına, mağaraya, kayalık tepelerin zirvesine, yerdeki
büyük deliklere.
Böyle
zamanlarda susuzluk gürültüleri çıkarırlar.
Fakat
asla, asla içecek bir şey bulamazlar.
Ve
giderek daha fazla daha fazla taşlaşırlar.
Bir
gün üzgün bir şekilde içecek bir şey ararken garip bir ses (öğretmen tarafından
çıkarılan) duydular.
Ona
doğru baktılar ve onlara doğru inen garip şeyi gördüler.
Saklanmak
bir yer aradılar ve görülmeyecekleri bir yer buldular.
Saklandıkları
yerlerden giderek yaklaşan garip şeye baktılar.
Garip
şey, bir uzay aracıydı. uzay aracındaki insanlardan olabilir misiniz?
Doğru
giysileri giyinin... Ve, kontrol masasına oturun veya uzanın. Kontrollerde uzay
adamları, levyeleri kaldırdılar ve düğmeler çevirdiler ve, anahtarları
döndürdüler.
Pencerelerinden
sürekli dışarıyı izlediler. Garip gezegen gördüler.
Bir
gezegen gördüklerini üstlerine bildirdiler ve inişe geçeklerini bildirdiler.
Kontrolleri
hareket ettirdiler ve beklediler.
Ve
uzay aracı, indi. Bummm.
Kalktılar.
Bütün
özel aletleri depolandıkları yerlerden topladılar...
Ve,
onları bir çantaya koydular.
Elbiseleri
ve çantalarından dolayı yavaş yürüyorlardı. Uzay gemisinin kapısına gittiler...
Kapıyı
açmak için düğme bastılar.
Dikkatle,
merdivenden aşağı indiler.
Ve,
gezegende ayakta dikildiler.
Etraflarına
baktılar ve hangi yöne gideceklerine karar verdiler.
Elbiseleri
içinden kontrolleri ile konuştular ve alacakları yolu onlara söylediler.
Yavaşça
ve onlar dikkatle gezegeni boydan boya yürüdüler. Yürürlerken, üslerine kaya ve
toprak hakkında konuşarak, bilgi verdiler.
Durdular...
Çantalarından özel bir maşa çıkarttılar...
Ve
maşa ile bir kaya parçasını aldılar. Ona baktılar, başları salladılar ve, onu
tekrar yere bıraktılar.
Yola
devam ettiler. Bir başka kaya parçasını seçtiler, ona baktılar, başlarını
salladılar, ve onu da tekrar geri koydular.
Maşayı
çantalarına geri koydular ve içinden özel matkap çıkarttılar. Delmek
istedikleri bir yer buldular...
Ve,
gezegen içine doğru bir delik deldiler.
Sonra
deliğe yukarıdan baktılar.
Biraz
öteye gittiler.
Ve,
tekrar delik deldiler... Ve tekrar deliğe yukarıdan baktılar.
Tekrar
ileri gittiler ve, uzay hayvanlarının sakladıkları yerin yakınına geldiler.
Uzay
hayvanlarını görecekler mi veya uzay hayvanları onlardan uzak durmayı
becerebilecekler mi? Eğer karşılaşırlarsa ne olur? Uzay hayvanları da, Uzay
Adamları da elde edemeyecekleri bir şeyi istiyor gibidirler. Birbirlerine
yardım etmelerinin bir yolu var mı? Eğer varsa birbirlerini nasıl anlayacaklar?
Uzay Adamları gemilerine geri dönecekler mi ve sonunda uzay hayvanlarına ne
olacak?
13-YILDIZ İNSANLAR
Denizin
dibinde, farklı şekiller ve farklı renklerde yaşayan bütün farklı balık
çeşitlerini düşünün. Oradaki bütün farklı bitkiler ve kayaları düşünün.
Kendinizi
denizin dibinde yüzen küçük, mat renkli balığa dönüştürün.
Yiyecek
arayın... Ve küçük balık gürültüleri çıkarın...
Diğer
balık, sevimli ve renklidir ama siz bakılmak için daha fazla renksizsinizdir.
Küçük
balık deniz bitkilerinin arasında, içinde ve dışında yüzdü. Kayalar etrafında.
Kumluk
bir yerde gürültü çıkardılar. Yemek için yiyecek buldular.
Peşleri
sıra büyük bir balık geldi (öğretmenden gelen gürültü) ve onları korkutarak
kaçırdı.
Büyük
balık, gidene kadar kayaların gerisinde sakladılar ve beklediler. o gittikten
sonra geri geldiler, yiyecek aradılar.
Parlak
bir şey denizin yukarılarından aşağı doğru geldi. Onun gelişini seyrettiler.
Ve
o dibe ulaştığında ve ona yüzdüler ve baktılar...
Ve,
ona burunlarıyla yokladılar. O çok parlaktı ve ona bakmak hoştu.
Büyük
balık (tekrar gürültüler) onlara tekrar geldi ve onlar tekrar uzağa yüzdüler.
Kayaların
arkasından, parlak şeye bakan, onu alan ve onu bir mağaraya götüren büyük
balığı izlediler.
Şimdi,
yıldız insanları düşünelim. Kanatları olduklarına inanmamın ve yıldızda
yaşamalarının dışında yıldız insanların neye benzediklerini bilmiyorum.
Siz
kendinizi yıldız insanlarına dönüştürebilir misiniz?
Bırakın,
yıldızınız üzerinizdeki sağa sola dolaşmalarınızı göreyim.
Yıldız
insanları yıldızlarının tozunu aldılar ve onu parlattılar, bundan dolayı o hep
parladı.
Bazen,
biraz tamir ihtiyaç duydular ve gerektiği gibi tamir ettiler. Yıldızlarının
üzerinde dolaştılar, her şeyin düzen içinde olduğundan emin oldular.
Kırık
bir bölüme geldiler. Onu incelediler.
Kırılmış
olan parçasını bulmak için etrafa baktılar, ama onu bulamadılar.
Yıldızın
kenarından uzay boşluğuna aşağıya baktılar.
Aşağılarda,
çok uzaklarda suyun dibinde bir şeyin parladığını gördüler.
Bu
kayıp parça olmalıydı.
Yıldızlarının
dışına doğru uçtular ve aşağı inmeye başladılar, uzay boyunca aşağı doğru,
dünya üzerinde hava boyunca aşağı doğru inmeye devam ettiler. Denizin içine
daldılar ve aşağı ve aşağı gittiler.
Ve
en sonunda dipte kuma konuşlandılar.
Etrafı
gözlediler... Ama, yıldızın kırık parçasını göremediler.
Etraflarına
bakındılar... Ve, mağarayı gördüler.
Mağaraya
doğru gittiler, büyük balık onlara saldırdığında (öğretmenden gürültü),
korktular, uzağa bir kayanın arkasına kaçtılar.
Kayaların
arkasında, mat-renkli balık vardı.
Küçük
balık herhangi bir şekilde yıldız insanlarına yardım edebilecek mi?
Birbirlerini nasıl anlayabilirler?
Eğer
küçük balık yıldız insanlarına yardım edebilirse onlar ona teşekkür etmek için
bir şey yapabilecek mi? Tekrar karşılaşabilecekler mi?
14-AĞAÇLAR VE BÜYÜCÜLER
Havada
parmağınızla bir ağaç çizin.
Sınıfta,
şövalenizin önünde, resim kağıdına ağaç çizen bir çocuk olduğunuzu düşünün.
Doğru
yapıp yapmadığınızdan emin olun.
Onu
boyamak için hangi renkleri kullanacağınızı düşünün.
Boyaları
al ve ağacı boya.
Şimdi,
geri durun ve bakın onu doğru mu yapmışsınız. Çok güzel! İyi. Şimdi kendinizi
resmini yaptığınız ağaca dönüştürün.
Ağaç,
kağıtta, orada, dikili durmaktadır.
Sonra
garip bir şey, olur. Ağaç giderek büyümeye, daha fazla büyümeye başladı.
Ve,
bir ağaç gibi hareket ederek (bir ağacın nasıl hareket ettiğini merak ediyorum),
kağıdın tam kenarına geldi.
Dallarını
uzattı ve kendisini boyayan çocuğu yakaladı.
Çocuğu
yukarı kaldırdı. Çocuğu yukarı kaldırdınız mı?
Ve
yavaşça hareket ettiler, hala bir ağaç gibi ve garip ağaç gürültüleri çıkararak.
Çocuğu
sınıftan dışarı taşıdı. Okuldan dışarı.. Oyun sahasını karşıdan karşıya
Yolu
geçti… Çimenliğin içine…
Hala
ağaç gürültüleri çıkararak, çimenliği boydan boya geçip, çocuğu korunun içine
taşıdı.
Yavaşça
koruya girdi ve bir mağaraya geldi.
Mağaranın
yanında durdu ve komik gürültüler yaptı..
Mağaradan
çirkin bir kahkaha sesi geldi, ve mağaradan dışarı büyücüler çıktı.
Kendinizi
mağaradan çıkan o büyücülere dönüştürün. Büyücü gibi mi görünüyorsunuz?
Büyücüler,
çocukları tutan ağaçların yanına gittiler.
Ve,
onlara bakarak etraflarında gezindiler.
Büyücüler,
mağaraya geri döndüler.
Ve,
büyü kitaplarını aldılar. Büyü kitapları ellerinde, çocukların bulundukları
yere geri döndüler..
Büyü
kitaplarını açtılar ve doğru sihirli sözcüğü buldular. Bir sihir işareti
yaptılar.
Sihirli
sözcüğü söylediler. Ve, beklediler..
Şimdi
ağacın sıkı sıkıya, çok sıkıca tuttuğu çocuklardan biri olacaksınız?
Çocuklar
onları sıkıca tutan dalları hissedebildiler.
Büyücü
Sihirli sözcüğü söylediğinde, çocukları sarmış olan dallar gevşemeye başladı, ve
giderek dallar hep bir arada onları serbest bırakmaya başlarlar.
Çocuklar,
serbest kalırlar. Fakat..
Hala
büyü altındadırlar. Yavaş yavaş, büyü altında, mağaraya yürürler.
Su
kovalarını ve saplı tahta yer paspaslarını alırlar.
Ve,
kirli zemini yıkamaya başlarlar.
Ve
kirli duvarları..
Sonra
ortalığı toplarlar.
Şimdilik
durdular. Mağaranın ağzına gittiler ve dışarı baktılar.
Büyücüleri
göremediler ama ağaçlar hala oradaydılar.
Yavaşça,
onlar uzaklaşmak denemek başlarlar.
Fakat
büyü hala etkisini bir parça koruyordur.
Ağaçlar,
onlara doğru hareket etmeye başlarlar.
(ancak…
üzgün bir şekilde mağaraya dönerler.
Çocuklar
kaçmanın bir yolunu bulabilecekler mi?
Büyücüler
döndüğünde ne olacak?
Ağaçlara
ne olacak?
15-YANARDAĞ YARATIKLARI
İtalya’da,
çok, çok zaman önce büyük bir yanardağ vardı.
Günün
birinde, müthiş bir patlama oldu. Büyük bir gürültü oldu ve taş, toprak gökyüzüne
doğru fışkırdı.
Yanardağın
ağzından püsküren sıcak kırmızı
lavlar, dağın yamaçlarından akmaya başladı.
Günler,
günler boyu, yanardağ havaya taşlar ve kayalar ve toprak püskürdü ve günler,
günler boyu, sıcak kırmızı lavlar bütün arazinin üzerine yağdı, durdu.
Sonra
gürültü azaldı ve havadaki kayalar ve taşlar, dışarı boşalan lavlar da azaldı. Sonunda
tamamen durdu ve ortalığa sessizlik hakim oldu. Yanardağdan hiç iz kalmadı. Sadece
yüksek tepeden küçük sarı bir duman çıkar oldu.
Sonra
o da durdu ve her şey sakinleşti.
Yıllar,
yılları kovaladı ve insanlar, eski yanardağ hakkında her şeyi unuttular.
Bir
gün, insanlar, güzel düz arazi parçası üzerine evler inşa etmek istediler.
Ekskavatörleri,
kazma makinelerini getirdiler. Kendiniz kazıcılara dönüştürebilir misiniz?
Kazma
makineleri, evler için temeller yerlerini açmaya başladılar.
Ekskavatörler,
kenarın biri boyunca çukur kazdılar, ikinci kenara döndüler ve ikinci kenar
boyunca kazdılar, üçüncü kenara döndüler ve üçüncü kenar boyunca kazdılar, ardından
bir köşeyi daha döndüler ve ilk temel çukuru ile birleştirerek, son kenar
boyunca da kazdılar.
Bu
arada beton karıştırıcılar geldi. Şimdi, kendinizi beton karıştırıcılarına
dönüştürün.
Beton karıştırıcılar, beton karıştırarak küre gibi, top
gibi döndüler.
Sonra, yan yattılar ve betonu temel çukurlarına döktüler.
Ardından
biraz daha beton karıştırdılar ve çukurların içine betonu boşaltılar. Bütün
çukurlar, beton ile dolana kadar devam ettiler. Beton katılaşırken, siz de bu
arada, evinizin tuğladan mı, taştan mı yoksa tahtadan mı olacağını düşünün.
Karar
verdiniz mi? O halde eviniz yapmaya başlayın.
Giderek,
daha yükseğe çıkacaktır.
Ve,
kapılar ve pencereler için boşluklar ayırmayı unutmayın.
Duvarlar
yükseldiğinde merdivenleri aldılar ve çatıyı kapattılar. Ardından kapıları aldılar
ve onları bırakmış oldukları boşluklara oturttular.
Sonra, çok dikkatlice, cam levhaları ve macun aldılar.
Ve pencereleri bırakmış oldukları boşluklara oturttular.
Sonra yeni evlerine girdiler.
Ve, çok yorgun olarak uyumaya gittiler.
Geceleyin çok karanlık oldu. Sokak lambası yoktu ve ay da
görünmedi.
Ertesi sabah uyandılar. yataktan kalkın.
Ve dışarı çıktılar ve evlerinin etrafındaki bahçeyi kazmaya
başladılar.
Kazmak çok yorucu bir işti, ama bittiğinde çok hoş
göründü.
Ardından kapılarına yollar yaptılar. Hangi malzemeyi
kullandıklarını merak ediyorum?
Gün
boyu bahçelerinde çalıştılar ve bu gece de tekrar yeni evlerine gittiler.
Ve, çok yorgun olarak uyumaya gittiler.
O gece ay göründü ve onlar uyurlarken, evin üzerinde
parıldadı, özellikle pencerelerdeki camlarda parıldadı.
Ay battı. Güneş doğdu.
İnsanlar uyandırdılar ve dışarı baktılar.
Cam gitmişti. Hiç pencere kalmamıştı.
Dışarıda çıktılar ve pencerelerini aradılar.
Tüm evlerin etrafını…
Onlardan hiçbir iz yoktu.
Oturdular ve ne olduğunu düşünmeye başladılar.
Ne olmuştu? Çok uzun yıllar önce ülkede yanardağ
yaratıkları vardı ve, taş toprak ve lavlar yeryüzünü kapladığında yeraltına
tutsak düşmüşlerdi. Kazıcılar çukurlar kazdığında ve insanlar bahçelerini
kazdığında, çıkışı tekrar bulmaları için onlara yardım etmişlerdi.
Yeraltının derinliklerindeki o yanardağ yaratıklarındansınız.
Yanardağ yaratığı gürültüleri yaparak…
Gerçekten doğru göründüğünüzden emin misiniz?
Bir gün, tepelerinden bir ses duydular ve kulak verdiler.
Birbiri ardı sıra gürültüler yaptılar.
Şimdi tepelerindeki ses durdu, fakat bir ışık toprağın
içine sızıyordu.
Birbirleri ardı sıra daha fazla yanardağ yaratığı
gürültüleri çıkardılar…
Ve, kendilerine ışığa kadar gidecek bir yol kazmaya
başladılar.
Yukarı ve daha yukarı tırmandılar. Ve sonunda kafaları delikten
dışarı çıktı.
Etrafı gözlediler. Ve, pencerelerde parlayan ayı gördüler.
Çok sessizce sürünerek yeryüzüne çıktılar ve doğru yol
aldılar…
Evlerin duvarlarından pencerelere doğru tırmandılar. Ve,
onlara eritmek için pencerelere üflediler. Sonra onları içtiler.
Daha sonra evlerin duvarlarından aşağı indiler,
yeryüzünde devam ettiler.
Ve deliklerine döndüler.
Aşağıya yeraltındaki evlerine döndüler.
Çok mutlu gürültüler çıkardılar. Dışarı çıkabilmişler ve hatta
hoş bir içeceğe sahip olmuştular!
İnsanlar pencerelerine ne olduğu anlayacaklar mı? Nasıl
anlayacaklar? Yanardağ yaratıklarıyla karşılaşırlarsa ne olacak? Bir arada var
olmaları, birbirlerine yararlı olmaları mümkün mü? Bir yanardağ yaratığı tam
olarak neye benzer? Bunu düşünürken, duvarlara tırmanabildiklerini ve
yeraltında uzun süre yaşayabildiklerini aklınızdan çıkarmayınız.
Bölüm Üç
1-TROLLER
Sınıf parmakları ile havada bir Norveç fiyordu, suda bir
balıkçı teknesi, fiyordun kıyısında balıkçıların evini ve diğer yanda dağın
ağaçlıklı yamacını ve en tepede kararlı ve esrarengiz tünel ve mağaraları çizer.
Sınıf, fiyortta, ağ ile balık avlayan teknelerdeki
balıkçılar olurlar. Balık avları başarılı olmuştur ve, sahile dönmektedirler. Balık
avlama malzemelerinin ve avlarının tümünü çok dikkatlice toplamaktadırlar ve
onarlı kapalı bölmelere almaktadırlar. Ardından teknelerini sudan dışarı
çekerler ve, onları dikkatle gizlerler. Sonra evin içine girerler ve gece için
bütün kapı ve pencereleri kilitlerler.
Bütün bunları neden yaparlar? Trollerden dolayı.
Troller, devler gibi ve ağaçlar gibi bir şeydirler.
Sınıf, dağın tepelerindeki o esrarlı mağaralarda uyuyan troller
olurlar. Gündüzleri uykudadırlar, çünkü ışığı asla ve asla görmemelidirler. Sadece
karanlıkta ortaya çıkabilirler.
Karanlık basınca troller kalkarlar, dağın içinde uzun tüneller
boyunca yürürler ve dağın yamacından dışarı çıkarlar. Büyük uzun adımlar ile
dağdan aşağı, karın üstünde, ağaçların arasında, suyun içinde yürürler. Kıyıdaki
balıkçıların evlerinin önünden su boyunca yürüyerek geçerler. Çalabilecekleri
bir şeyler bulmak için etraflarına bakarlar. Dışarı bırakılan bazı şeyler bulurlar
ve, onları alırlar.
Aynı yoldan, su boyunca, ağaçlar, karlar arasından
geçerek, geriye, tünellerine, evlerine dönerler. Çaldıkları eşyaları, sahip
oldukları diğerlerinin yanına koyarlar, hava aydınlanmaya başlayınca dinlenmeye
çekilirler.
Köylüler trollere ne yapabilirler? Çalınan eşyaların
saklandığı yeri nasıl bulabilirler? Troller neden gün ışığına çıkamazlar?
Onlara ne olur?
2-ÖRÜMCEK
İNSANLAR
Sınıf, garip adada yaşayan garip-görünümlü örümcek
insanlar olurlar. Örümcek insanlar, adanın etrafına (ağ içinde tutmak için) ağaçlar
ve çalıları destek olarak da kullanıp, ağ örerler.
Ağı tamamlayınca, ona bakarlar ve ağ görünmez olur ve
yaşadıkları yere doğru yola koyulurlar.
Sınıf, deniz kıyısında, kumsalda kumdan kaleler yapan
çocuklar olurlar.
Bitirdiklerinde yerlerinden kalkarlar ve kayalıkları
araştırmaya başlarlar.. Esrarengiz-görünümlü bir mağara bulurlar ve içine girerler.
Karanlıktır ve, sonu bir tüneldir. Tünelin diğer sonu, ile kumsalında bir kayık
olan başka bir sahildir.
Çocuklar, kayığı suya iterler, ve içine binip, kürek çekmeye
koyulurlar.
Başlangıçta deniz sakindir, sonra biraz dalgalı hale
gelir, daha sonra çok sert dalgalar, sonra tekrar sakinlik. Etraflarını
araştırırlar ve bir adaya gittikçe yaklaştıklarını görürler. Kayığın içinde
ayağa kalkarlar ve kayık sahile vurduğunda içlerinden bazıları suya düşer, ve
baştan aşağı ıslanır, sırıl sıklam kıyıya yürürler. Diğerleri kuru kalır, ve
sahile kayıktan atlarlar. Hepsi birden, ağaçlara ve çalılara bakarlar ve
keşfetmeye karar verirler.
Ağaçlara doğru yürürler ve birdenbire kendilerini
görünmez bir ağa yakalanmış olarak bulurlar. Çabalarlar, çabaladıkça
kendilerini çok daha dolaştırırlar. Onlara doğru hışırtılı sesler çıkaran örümcek
adamları görürler. Islak çocukların etrafındaki ağ gözden kaybolur, ama diğer
çocuklar, hala yakalanmış durumdadırlar.
Örümcek adamlar yakalanan çocukları ne yapacaklardır?
Diğer çocuklar arkadaşlarına yardım etmek ne yapacaklar? Örümcek adamlar ağı korunmak
için mi yoksa bir şey yakalamak için mi örmektedir? Örümcek adamlar ve çocuklar
birbirleriyle nasıl haberleşirler?
3-İŞÇİLER VE
ADALILAR
Sınıftan, havada parmakları ile çağdaş bir ev çizmeleri
istenir.
Daha sonra, çok yaşlı neredeyse yıkılan bir ev çizerler.
Eski evi yıkan makineler olurlar: önce zincirlerin
sonunda büyük metal topları ile kırıcılar; her şeyi büyük bir yığın içine iten büyük
kepçeli buldozerler; daha sonra yığını küme küme yukarı kaldıran ve onu kamyonda
toplayan bir vinç; atıkları boşaltmak ve ondan kurtulmak için uzağa taşıyan
kamyonlar.
Sınıf, bir şeyin eksik kalıp kalmadığını anlamak için
şantiyeye bakan işçiler olurlar.
Bir adada, belirsiz bir yerde bulunan bir hazineyi
gösteren bir harita olması gereken bir kağıt parçası bulurlar. Seyahatlerinin son
kısmı olarak, adaya kayıkla giderler.
Sınıf, aşağı kendileri için kulübeler yapmak için dalları
ve büyük yaprakları kesen bu adada yaşayan insanlardır. Daha ziyade acemice kulübeler
yapmakta ve bunların içinde uymaktadırlar. Gece boyunca sert bir rüzgar eser ve
kulübeleri çökertir, adalılar kalanların rahatsız bir biçimde sığınmak
durumunda.
Sabahleyin kalkarlar ve zararı gözden geçirirler. Sonra balyoz
denizinden gelen sesler işitirler. İhtiyatla ileriye doğruya sürünürler ve,
adalarına bir kayıkla yaklaşan garip kişileri (işçileri) görürler.
Ne olacak? Adalılar hazinenin varolduğu biliyorlar ve onu
korumak istiyorlar mı? Yoksa hazinenin varlığından haberleri yok mu? Aynı dili
konuşmayan iki grup nasıl anlaşacak? Birbirlerine yardım edebilirler mi?
4-ROBOT
Sınıf, önlerinde akar-bantta gerekli donanımların tümünden
robot imal eden fabrikadaki insanlar olurlar. Robotların üzerine kontrol tablosunu
takar ve robotların çalıştırıldıklarında iyi şeyler yapmaları için onları kontrole
tabi tutarlar. Günün sonunda kapıyı üzerlerine kilitleyerek, fabrikayı terk
edip, yakındaki köydeki evlerinin yolunu tutarlar. Evlerinde bahçelerinde
çalışırlar. Bahçeleriyle çok gururlanırlar ve onları hep derli toplu tutarlar.
Akşamın sonunda uyumaya giderler.
Çocuklar, geceleyin sessizce fabrikaya giden, zorla giren
ve çalıştırıldığında kötü şeyleri yapmaları için robotların kontrollerini değiştiren
kötü kişiler olurlar.
Çocuklar, hareketsiz duran ve sabahı bekleyen robotlar
olurlar. Sabahleyin, işçiler (öğretmen) fabrikaya gelir ve robotları çalıştırır.
Yavaş yavaş hareket etmeye başlarlar ve eşyaları toplayıp, parçalamaya
başlarlar.
Fabrikadaki makineleri parçalarlar ve kapıya doğru
yürürler ve yola çıkarlar. Yol boyunca ağaçlara, otlara ve çiçeklere zarar
verirler ve nihayet güzel bahçelere varırlar. Bahçe kapılarını parçalarlar ve çiçekleri
yolarlar ve çitleri yıkarlar ve otları yolarlar.
Köylüler, kuvvetli robotları nasıl durabilirler?
Kendilerini incitmeden kontrollerini ele geçirmenin bir yolunu bulmalılar. Aynı
şekilde mümkünse, robotlar da, kendi kabahatleri olmadığı için, hiç zarar
görmemeli. Ve, geriye zarar görmüş bahçeler kaldı. Neden kötü insanlar robotların
kontrollerini değiştirdiler ve onların başına ne gelecek?
5-PİRİNÇ KASE
Uzak bir ülkede, belki de çok eski zamanlarda, çok fakir insanlar
toprağı işlemek için ellerinden gelenin en iyisini yaparlarmış.
Sınıf, sert toprağı ekime uygun hale getirmek için
belleyen köylüler olur.
Bütün gün toprağı bellerler ve kazarlar; sonunda çok
yorgun düşer ve çok acıkırlar. Aletleri, katı bir şeye vurur. Dururlar ve bir
şeyin parlağını görürler. Bütün etrafını derin beller ve kazarlar ve sonunda büyük
bir pirinç kase olduğunu görürler. Büyük gayretle onu dışarı çıkarır ve ona bakarlar.
Üzerinde ne olduğunu anlamadıkları çok garip bir yazı vardır. Pirinç kabı sert,
kuru tarlalardan geçirerek, gerçekte sadece korunmak için altına girdikleri
derme çatma kulübeden daha fazlası olmayan evlerine götürürler. Kabı, dışarıda
bırakırlar çünkü içeri almak için çok büyüktür. İçeri girerler ve, bir şey yemek,
içmek için kullandıkları kendilerinin iki, üç küçük kaplarına bakarlar. her ikisinden
çok azı vardır. Yerler, içerler ama, tatmin olmazlar. Kendilerinin eski şilte
veya battaniyelerinin üzerine yataklar ve uykuya dalarlar.
Sınıf, büyük pirinç kabının içinden dışına tırmanan garip
küçük insanlar olur. Kasenin kenarına tırmanır ve oradan kendilerini yere
bırakırlar. Çok sessizce, tek tek köylülerin barakalarının içine gider, neleri
var yoksa onları toplar, ve kabın içine doldururlar. Kabın içine attıkları
herhangi bir şey, anında gözden yitmektedir. Her şey alındığında, garip küçük insanlar
kabın içine geriye tırmanır ve onlar da gözden kaybolurlar.
Zavallı insanlar, sabahleyin her şeyin gitmiş olduğunu
görünce ne duyacaklardır? Küçük insanların farkına nasıl varacaklardır? Küçük insanlar
kötü müdür, yoksa fakirlere yardım etmeye mi çalışıyorlar? Fakir insanlar ve küçük
insanlar hangi dili kullanıyorlardır ve birbirlerini nasıl anlayacaklardır?
6-HAVUÇ İNSANLAR
Sınıf, tavşanlarını lahana ve havuç ile besleyen çocuklar
olurlar. Havuçlar ufak ufak ısıran tavşanları izlerler. Evin içine girerler ve ateşin
başına otururlar. Kendilerini uykulu hissederler. Birisi kapıya vurmaktadır (öğretmen
tarafından), yerlerinden kalkarlar, ön kapıya giderler ve açarlar. Dişarıda büyük
bir dolap durmaktadır, fakat etrafında hiç kimse yoktur. Dolabın kapısını açarlar
ve içine girerler. İçinde, aşağı inen basamaklar vardır ve çocuklar, karanlıkta,
dikkatlice aşağıya inmeye başlarlar. Yol giderek daralmakta ve küçülmektedir, fakat
şimdi, yolun sonunda ışık görmektedirler ve yol giderek genişlemekte ve
yükselmektedir. Bir mağaranın içine çıkarlar. mağara boyunca yürürler ve kayalıklar
ve denizi bulurlar. Kayaların üstüne tırmanırlar ve kayaların yanında yüzen kayığı
görürler. Kayığın yanına giderler ve onu yakına çekerler. Dikkatlice içine
binerler. Biner binmez kayık, kendi ekseni etrafında döner ve onları açıklara
götürmeye başlar. Tam korkmaya başlamışlardır ki, garip görünümlü bir adaya
ulaşırlar ve kayıkları kıyıa vurur. Çocuklar, tekneden inerler ve adadaki garip
ağaçlar ve çalılara bakarlar.
Sınıf, adada yaşayan havuç kişiler olur. sadece bir
bacağa sahiptirler ama yaylı olmalarından dolayı yukarı sıçrayabilirler ve evlerini
garip görünümlü ağaçlarda yapabilirler. Ardından acıkırlar ve yere atlarlar ve
sonra balık avlamak için, denize hoplarlar; ancak bu işte çok iyi değillerdir. Hala
karınları aç iken, adalarına doğru gelen bir şey gördüklerinde tekrar evin
yolunu tutarlar. Aralarında havuç dilinde konuşurlar. Çok sayıda balık artığı iskeleti
toplayıp, onlardan büyük bir ağ yaparlar. Büyük ağ ile ağaçlık alana giderler
ve atlamaya başlarlar. Çocuklar keşfe başladığında, onları tuzağa düşürmek için
ağ ellerinde beklerler. Çocuklara ne olacak? Havuç kişiler, onları neden tuzağa
düşürmek isterler? Çocuklarla arkadaşlar olmak için, bir şey yapabilirler mi? Bütün
bunların hepsi gerçekte olmuş mudur?
7-BULUT
Sınıf, kurak ülkenin üzerinde, nem toplamak için denize
doğru esen; ardından yukarı yükselen, yükseldikçe nemi buluta dönüştüren, sonra
da bulutları yağması için serbest bırakacağı yağışlı bir ülkeye doğru götüren
rüzgar olur. Sınıf bunu, iki veya üç kez yapar, sonra dinlenir.
Şimdi, sınıf kurak topraklarda güneş altında, çok mutlu
bir şekilde dinlenen develerdir. yerlerinden kalkarlar ve kumun içinde içecek
bir şeyler bulabilecekleri vahaya yürürler, bazı yaprakları çiğnerler ve dinlenmeye
çekilirler.
Sınıf, nemli ülkenin ormanlarında henüz uyanmış maymunlar
olur. Yiyecek arayarak ağaçlara tırmanırlar ve daldan dala atlarlar. Birbirlerine
komik yüzler yaparlar. Rüzgarın sesini (öğretmenden gelen gürültü) duyarlar ve yukarı
ve daha yukarı en yüksek ağacın tepesine tırmanırlar. Rüzgar, maymunların
yanından geçerken rüzgara kaba saba yüzler yaparlar, sonra, kendilerinden çok hoşnut
bir şekilde, evlerine geri dönerler ve uyumaya giderler.
Sınıf, tekrar, dinlenen rüzgar olur. Rüzgar, maymunlara çok
kızgındır, bu yüzden onlara bir ders vermeye karar verir. Sınıf şimdi, rüzgar
olarak yönüne terse çevirir.
Rüzgar, nemli ülkenin üzerinde, nem toplamak için denize
doğru eser; yukarı yükseldikçe nemi buluta dönüştürür, sonra da yağmaları için bulutları
kurak ülkenin üzerinde serbest bırakır. Sınıf bunu, iki veya üç kez yapar.
Rüzgar, böyle devam ederse ne olur? Rüzgarı
sakinleştirmek için ve belki de maymunları cezalandırmak için herhangi bir şey
yapılabilir mi? Nemli ve kuru topraklardaki hayvanların bir araya gelmesi
mümkün müdür?
8-TİMSAH
Sınıf, tropikal Afrika’da, evlerinde uyuyan (sınıftan
toplanan düşüncelerle öğretmen tarafından evin betimlenmesi) insanlar olurlar. uyanırlar,
evlerini gözden geçirirler ve bazı tamirlik kısımlar bulurlar. Dışarı çıkar ve sarmaşık
toplar ve sarmaşık kullanıp parçaları birbirine bağlayarak evlerini tamir
ederler.
Günlük çalışmalar için hazırlanırlar. Sınıf, uzun sopalar
bulur, bıçak veya çakıları alır ve bunları uzun sopanın ucuna bağlarlar. Evlerinden
büyük sepetler alırlar ve sepetler ve uzun sopa ile kakao ağaçlarına giderler
(öğretmenden kakao çekirdeği betimlemesi). Sepetleri yere koyarlar ve ağaçlardan
yeşil kabuklu kakaoları kesmek için uzun sopalarını yukarı uzatırlar. Yeteri kadar
topladıklarında, bütün kabuklu kakaoları sepetlere doldururlar. Sepetleri köylerine
geri taşırlar ve kurutmak üzere kakaoların yeşil kabuklarını soyarlar; ıslak, parıltılı
yığınlar halinde bırakırlar. Sonra daha fazla yeşil kakao için yeniden yola
koyulurlar.
Sınıf, suyun hemen üzerinde burunları ile nehir aşağı
yüzen timsahlar olur. Açtırlar. Kakao tanelerinin kokusunu alırlar ve sahile yüzerler,
kıyıda sallanarak yürürler, köye giderler, yeşil kakaoları yerler, tekrar
geriye nehir dönerler ve uzaklara yüzerler
Insanlar döndüklerinde ne yapacaklar? Ne olduğu nasıl anlayacaklar?
Timsahlar için herhangi bir şey yapabilirler mi? Ve bunu nasıl yapacaklar? Insanlar
ne tür bir dil konuşmaktadır?
9-DİNAZOR
Sınıf, tarih öncesi hayvanlar tirannozor, megalozor, titanozor,
pterodaktil, iguanodon, polacantus hakkında tartışmaktadır. Adları değilse bile
hayvanların şekilleri, sınıfın kafasında berraklaşmalıdır.
Sınıf, istedikleri dinazorların çamurdan küçük
şekillerini yapan çocuklardır. Çocuklar, işlerini bitirirler. Toplanırlar, ellerini
yıkarlar ve okuldan ayrılırlar. Okula oldukça yakın olan evlerine giderler. O
gece yatmaya giderler ve uyurlar.
Geceleyin bir gürültü (öğretmen tarafından yapılan) ile
uyanırlar ve yataklarında dikilirler. Gürültüler, okuldan geliyordur. Aceleyle
giyinip evden dışarı çıkarlar ve okula bakarlar.
Çocuklar, kendilerinin yapıp bıraktıkları, masalarda ve
raflarda duran dinazorlar modelleri olurlar. Gecenin ortasında hareket etmeye
başlarlar. Hareket ettikçe büyük ve giderek daha büyük olurlar.
Hemen, başları pencerelerin boyuna gelir, çatıdan dışarı
çıkmaya başlar. Okulun yanındaki evleri gözetirler. Onlardan kendilerine bakan
çocukları görürler. Aniden hareket etmeyi durdururlar ve heykel gibi tamamen hareket
kalırlar.
Ne olacak? Çocuklar yaptıkları hayvanların bazı tür güçlerini
elde etmiş gibiler. Bunu nasıl kullanacaklardır? Dinazorlar, tehlikeli görünmezler,
sadece çok hızlı gelişirler. Onlara ne olacaktır?
10-ÇİNDEKI EJDERHA
Çok uzun zaman önce, Çinli insanlar farklı türlerdeki ejderhaların
varlığına inanırlardı, örneğin; hava ejderhası, kara ejderhası ve denize
ejderhası gibi.
Sınıf, mağaralarında uyuyan, vahşi görünümlü kırmızı kara
ejderhaları olur. Uyanırlar ve herkesi korkudan uzaklara kaçırtarak,
mağaralarından dışarı boşalırlar. Etrafta kimse kalmayınca, mağaralarına döner
ve uykuya devam ederler.
Şimdi sınıf, dağların yükseklerindeki mağaralarında uyuyan
dost mavi hava ejderhalarıdır. Uyanırlar, mağaralarının girişine giderler ve
kendilerini havaya bırakırlar. Uçarlar ve süzülürler ve suya dalarlar ve yukarılara
tırmanırlar. Uçuşu hiçbir zaman, hiçbir zaman kesmezler, çünkü yerin üzerine
konarlarsa onu tekrar terk edemezler. Ne zamanki aşağıda her şeyin yolunda
olduğuna emin olurlar dağların yükseklerindeki mağaralarına dönerler ve uykuya
yatarlar.
Sınıf çok çok eski zamanlarda, şenlikten bir gün önce Çinli
evlerinde uyuyan Çinli insanlar olur. uyanırlar ve, Çubuk ve pirinç kağıdından
uçurtmalar yaparlar, uçurtmaların üzerini yüzler çizer, boyarlar. Uçurtmalarına
güçlü, uzun ip bağlarlar. Sonra yük arabalarına giderler ve onları, karnaval
alayı için bir filo gibi süslerler. Yük arabalarını her tür farklı şeylere dönüştürürler.
Her şey hazır olduğunda uçurtmalarını uçururlar ve onları
süslü yük arabalarına bağlarlar. Küçük kasabalarına, yol boyunca şarkı
söyleyerek ve gürültüler yapılarak, uzun bir tören ve gösteri alayı olarak
girerler. Çıkarttıkları gürültüden dolayı uykusundan uyanan kırmızı ejderha (öğretmen
tarafından oynanan), mağarasından çıkar ve herkesi kaçırtır, arabaları
devirmeye başlar.
Sınıf, gürültüleri işiten mavi ejderhalar olur ve aşağı
doğru çullanırlar ve uzakta kırmızı ejderhaları uzağa kovalarlar. Mavi ejderhalar
o kadar yorulurlar ki yere konmak zorunda kalırlar.
Çinli insanlar mavi ejderhaları nasıl tekrar havalandıracaklardır?
Gelecekte kırmızı ejderhalar için bir şey yapılabilir mi? Kişiler mavi ejderhalara
teşekkür etmek isteyecekler midir? Ve, denizin yeşil ejderhaları yardım
edebilecekler mi veya ejderhalar hakkındaki diğer öykülerin içine
girebilecekler mi?
11- BALIKÇI KÖYÜ
Sınıf, teknelerini temizleyen ve ağlarını onaran
balıkçılar olur. Yukarı bakarlar ve üzerlerinde uçan martıları görürler; balıkçılar
martılar için yiyecek bulur ve yukarı onlara yakalamaları için atarlar.
Sınıf, köyün üstünde uçuşan, süzülen, daireler çizen martılar
olurlar. Balıkçıların attığı yiyecekleri yakalamak aşağılara pike yaparlar. İstediklerini
aldıktan sonra, köyden uzaklara, denizin ve körfezdeki küçük kayalık adanın
üzerine uçarlar. Gecelemek için oraya konarlar ve uyurlar.
Sınıf, köyün kıyısındaki mağarada saklanan korsanlardır. Karanlığa
kadar beklerler ve sonra kürekli kayıklarına giderler, onları suya iterler ve
körfezi geçmek için küreklere asılırlar. karanlıkta kazayla martı kayalığına
bindirirler fakat dümmnei kırarak manevra yaparlar ve köye devam ederler. Kayıklarını
kumsala çeker ve köye sessizce gider ve uyuyan balıkçıları soyarlar.
Sınıf burada durur, ve onlara, martıların, sandalın bindirmesine
uyanıp, ne olup bittiğini gördükleri söylenir. Martılar, onları besleyen balıkçılara
yardım için herhangi bir şey yapabilirler mi? Ve balıkçılar ne yapabilirler? Martılar
balıkçılar veya korsan ile nasıl haberleşir?
12-HAYALET
Sınıf, eski bir evin içinde gün boyu istedikleri yerde dinlenen,
dost hayaletler olur. Güneş batar ve karanlık olur. Hayaletler, eski evin içinde
ortaya çıkarlar ve hareket ederler. Onlar orayı seviyorlardır, çünkü insanlar
onlardan korkmuyor ve onları rahatsız etmiyorlardır. Geceyi insanların eşyalarını
derleyip toplamak için harcarlar. Bazen kırılan eşyaları onarırlar. Eşyaları
onarmakta da çok iyi görünürler.
Ev, eski caddenin sonundadır. Belki, hayaletlerin
bazıları eski caddeye çıkar ve diğer eski evlerin bazılarını gözlerler. Belki,
o diğer evlerde arkadaşları da vardır. Hava aydınlanmaya başladığında, onlar da
kendi dinlenme yerleri için geri dönmeye başlarlar ve güneş yükseldikçe hepsi
tamamen gözden kaybolur.
Sınıf, gün için hazır olan işçilerdir. Kasabanın eski bölümünde,
eski caddede bazı eski evlere yıkmaları gerekmektedir. Çalışmak için yola
koyulurlar, binaları yıkmak için kullanılan çeşitli makinelerin içine ya da üzerine
biner ve eski yola doğru harekete geçerler. Orada birer birer, evleri yıkarlar.
Son evi yıkmadan önce, günlük çalışma süresi biter. Makineleri durdurur,
içlerinden veya üzerlerinden iner ve evlerine doğru yürüyerek yola koyulurlar. Evlerine
girerler ve dinlenmek için otururlar.
Sınıf tekrar, karanlığı bekleyen hayaletler olur. Karanlık
bastığında, tekrar ortaya çıkarlar ve eşyaları tamire başlarlar. Pencereden
dışarı bakarlar ve diğer eski evin bulunduğu yerde boş bir alan görürler. Ve yolun
sağında solunda duran garip makineler görürler.
Hayaletler ne yapacaklardır? Evlerini korumak isteyecekler
mi? Evlere sahip olan insanlar onların yıkılmasını istiyorlar mıdır? Veya
gitmişler ve evleri şimdi boş mudur? Diğer eski evlerdeki hayaletler olsa
idiler, onlara ne olurdu?
13-DEV VE GÖLGESİ
Sınıfın her bir üyesi, devasa kalesi içinde azman yatağında
uyuyan bir Dev olur. Dev, uyanır, çok büyük bir yıkama kasesinde, büyük bir sabun
parçası ile yıkanır. Giyinir ve iri botlarını ayağına geçirir. Sonra temizce
katlanmış ve serilmiş olduğu gölgesini sakladığı yer olan sandalyeye gider.
Gölgesini de üzerine geçirir, çünkü o olmadan asla ve asla dışarı çıkamaz. Üzerinde
gölgesiyle yatak odasının kütlesel kapısını açar ve kallavi dönerli taştan merdivenden
mutfağına doğru inmeye başlar ki orada ancak altı atı yedikten sonra doyacaktır.
Yemekten sonra merdivenden, kale kapısına varana kadar
daha da aşağı iner. Onu açar, dışarı çıkar ve telgraf direği kadar büyük
baltasını alır. Baltası elinde avluyu geçer, asma köprüyü indirir, Üzerinden
geçip, tarlaları aşarak ve nehir boyunca orman içine doğru gider. Ormanda koca
koca balta darbeleriyle ağaçları aşağı indirir, taki yeterince sahip olduğunu
düşünene kadar. O zaman ağaçları toplar ve evine geri gider.
Evde ağaçları avluya yığar, ve kendini yorgun hissederek,
yatak odasına tırmanır. Dikkatlice gölgesini soyunur ve onu katlar ve düzgün
bir şekilde iskemleye yayar. Ardından yatağına uzanır. Ve uyur.
Sınıf, o aynı sabah, ormanda farklı evlerinde uykuda olan
küçük orman yaratıklarıdır. kalkarlar ve yiyecek ve içecek bulmak için çıkarlar.
Yaklaşan Devi duyarlar ve saklanırlar. Dev baltasını sallamaya ve ağaçlar düşürmeye
başladığında, kendilerini saklandıkları yerlerde daha derinlere gizlerler.
Gürültü durduğunda dışarı bakmaya cüret edebilir ve ağaçlarla
kalesine doğru gözden kaybolan devi görürler. Orman yaratıkları dilinde sorunu
tartışmak üzere bir araya toplanırlar.
Devin ağaçlarını almasını önlemek için ne yapabilirler?
nehir ve asam kötü ile bir şeyler yapabilirler mi? dev ağaçları neden
ister? Kötü bir dev olduğunu ortaya
koyan hiç bir emare yok, dolayısıyla belki bir iletişim yolu bulunabilir. Eğer öyleyse
her biri diğeri ile nasıl anlaşacak?
14-DEV VE
GÖZLEMELER
Sınıf, Devin kurulmak için bekleyen silahlı, oyuncak askerleri
olur. Öğretmen, dev olarak, onları kurar ve sınıf, oyuncak askerler olarak
hareket eder.
Durduklarında yeniden kurulurlar. Öğretmen, askerlerle
oynamayı durduran dev olur ve sınıfı, bir
köşedeki hayali bir dolaba hepsini karman çorman yığar.
Sınıf, oyuncak askerleri ile oynayan, onlar kuran ve yere düştüklerinde onları toplayan
dev olur. En sonunda kendi askerlerini uzakta bir dolap içine yığarlar.
Dev, açtır. Gözleme için malzemeleri bulur ve karıştırır,
hazırlar, gözlemeyi bir tavada ateşe koyar ve zaman zaman onu havaya atarak
pişirir. gözleme havada iken bir pat diye bir ses (öğretmen tarafından yapılan)
olur ve gözleme yerdeki bir deliğin içine düşer. Dev, ona bakar, ve eşini söylemek dışarı çıkar.
Kalenin her tarafına bakar ama onu bulamaz ve gözlemeyi havaya fırlattığı yere geri
gelir. Gözleme gözden kaybolmuştur. Dev düşünmek
için oturur? Ne olmuştur?
Sınıf, şimdi dolaplarında karma karışık duran oyuncak
askerlerdir. Oyuncak askerler kendi dillerinde birbirlerine yakınırlar ve deve bir
ders vermeye karar verirler. Sessizce dolaplarının kapağını açarlar ve oyuncak
asker silahları dolu olarak nişan alırlar.
Öğretmen, gözleme yapan dev olur. Öğretmen, dev olarak,
zemindeki deliklerde gözlemeye bakarken, sınıf ateş eder; o ise eşini bulmak için
dışarı koşar. Öğretmen/Dev, dışarıda iken sınıf/oyuncak askerler sürünerek dolaptan
çıkar, gözleme yer ve geriye dönerler.
Ne olur? Dev, ne olduğu nasıl anlar? Oyuncak-askerler, Devin
dilini konuşmadıkları için şikayetlerini nasıl bildireceklerdir? Dev, ne yapacaktır?
15-TARLA FARELERİ
Sınıf, mısır tarlasında sağa sola koşuşturan, yemek için acele
acele bir şeyler arayan, mısır koçanlarına tırmanıp inen ve yuva yapan tarla
fareleridir. Kargaların saldırısına (öğretmenden elle trampete vurmalar) uğrarlar
ve her bir saldırıdan sıyrılmayı becerirler. nihayet saklanmak için bir yer bulurlar
ve kargalar uzaklaşana kadar, korkudan oraya sinerler.
Çiftçiler, bostan korkulukları getirirler ve sınıf, ve kargaların,
mısır ve farelere yaklaşmaya çalıştıkları (perküzyon tekrar) her seferinde
elleri ve kollarını çırparak işlerini gururla yapan korkuluklar olur. bütün gün
el çırparlar ve çırparlar ve gece
geldiğinde artık mutludurlar, uyumaya gidebilirler. Sabah olduğunda kargalar tekrar
saldıracak ve zavallı bostan korkulukları o kadar yorgun olacaklar ki ellerini
çırpacak halleri olmayacak.
Tarla fareleri, bostan korkulukları ve kendilerine yardım
için ne yapabilirler? Tarla fareleri, bostan korkulukları konuşmuşlar mıdır ve eğer
öyleyse nasıl? ve bostan korkulukları onlara nasıl yanıt vermiştir? Belki de tüm
hikaye, tarla fareleri ve bostan korkuluklarına olduğu kadar bir grup çiftçi ve
kargalara da ihtiyaç duymaktadır.
16-SU AYGIRLARI
Sınıf, su aygırları olur; su aygırları kendilerini çok
iyi hissetmemekte, sert kuru topraklarda ağır ağır dolaşıp, bir su birikintisi
aramaktadırlar. Büyük bir çamur deryasına gelirler ve içine girerler ve çamurun
içinde yuvarlanırlar. Şimdi kendilerini biraz daha iyi hissetmektedirler. Çamurun
içine, sadece burun ve gözleri çamurun üzerinde kalacak şekilde yatarlar.
Uzak bir mesafede bir toz bulutu görürler. Yakınlaşınca motorun
gürültüsünü duyarlar. Sessizce çamurun altında aşağı kayarlar ve havada şimdi sadece,
kaya gibi gözüken sırtlarını bırakırlar.
Sınıf, haritaya bakan insanlardır. İnsanlar, su aygırlarını
aramaya karar verirler ve parmaklarıyla, karanın üstünde büyük çamur çukuruna
doğru rotalarını çizerler. Yolu bildiklerine emin olduklarında, özel silah ve özel
cephanelerini ciplerine koyarlar. Aynı zamanda yiyecek ve su ve ayrıca, ihtiyaç
duyacaklarını düşündükleri her türlü şeyi de koyarlar. Ciplerine biner ve onu
çalıştırırlar ve sert, kuru toprak üzerinde, vura çarpa yola koyulurlar. Dururlar,
dürbünlerini gözlerine koyarlar ve hayvanları ararlar. Hiç birini göremediklerinden
tekrar araçlarını sürerler, bazen büyük kayalar ve kuru ağaçların etrafında direksiyon
kırarak, bazen taşlı toprağın üzerine çarparak
yol alırlar. Tekrar durur ve tekrar bakarlar. Bu sefer, büyük çamur çukurunda su
aygırları gördüklerini düşünürler. Cipten iner, özel silahlar ve cephaneyi alır
ve sessizce çamur çukuruna doğru yürürler. Su aygırlarını göremezler. Daha
yakına ve daha da yakına giderler, fakat hala su aygırlarını arıyorlardır; kaya
olduklarını düşündükleri şeylerin üzerine çıkar ve sopayı çamura yer yer
saplarlar.
Ne olacak? İnsanlar avlanacaklar mı yoksa özel
cephaneleri su aygırlarına kendilerini daha iyi hissettirmek için uyutma amaçlı
mıdır? Eğer avcı iseler, su aygırları onların ellerinden nasıl kurtulacaktır? Eğer
su aygırları birbirleriyle konuşsa idi, ne tür bir dil kullanacaklardı?
17-LOLİPOPLAR
Sınıf, sırasıyla, trafiğimizi oluşturan çeşitli tipte taşıtlar
olur-motosiklet, araba, van, otobüs, kamyon. Öğrenciler, hangi taşıt olmak
istediklerini seçer ve sınıf bir şehirdeki trafik olur. Öğretmen, elinde “Dur. Çocuklar geçiyor” levhalı, lolipop
bey veya hanım olur, ve trafiği zaman zaman durdurur.
Sınıf, kendi lolipoplarını tutan, yolun ortasına kadar
yürüyen, çocukların geçmesi için trafiği durduran, sonra tekrar kaldırıma dönen
lolipop beyler ve hanımlar olur. Tüm çocuklar geçtikten sonra, bir barakaya
giderler ve kendi lolipoplarını içine
bırakırlar.
Sınıf, barakada yaslı veya yatık duran lolipoplardır. Etrafta
hiç kimsenin kalmadığına emin olunca, birbirleriyle lolipop dilinde konuşurlar ve
lolipopça hareket ederler. Şimdi uyumak gidiyorlardır.
Ertesi sabah trafiğin gürültüsü (belki öğretmenden gelen sesler) ile uyanırlar.
Lolipop bey veya hanımlar beklerler; ama hiç kimse gelmez. Kaygılanırlar. Çocuklara
ne olacak? Görevi, kendileri üstlenmeye karar verirler ve barınağın kapısını
kırarlar. Bir ordu gibi caddeye iner ve trafiği durdururlar. Daha sonra başka bir caddeye giderler ve orada
da trafiği durdurmaya devam ederler. başarılardan çok fazla coşku duyarlar ve trafiği
her yerde durdururlar. Tabii ki, şehirde karışıklık çıkacak, kaos olacaktır.
Lolipoplar nasıl durdurulabilir? Lolipop hanım ve beylere
ne oldu? Gelecekte ne olacak?
18-AHTAPOT
Sınıftan, denizin dibi hakkında düşünmeleri istenir-rengi,
şekiller, yaratıklar. Deniz yatağında, kayaların etrafında ve altında yüzen, kumda
yuva yapan küçük bir balık olurlar. Esrarengiz görünümlü su altı mağarasına yaklaşır
ve yırtıcı bir ahtapot tarafından (öğretmenden gürültüler) ürkütülüp, etrafa
dağıtılırlar. Uzaklara yüzerler ve, kayaların arkasına saklanırlar.
Sınıfın her bir üyesi, mağarasında gizlenmiş, herhangi bir
şeyin içeri girmesine izin vermeyen vahşi görünümlü ahtapot olur. Herhangi bir
şey yaklaştığında, aniden yerinden fırlar
ve saldırır, ardından mağarasına tekrar geri çekilir ve dinlenmeye koyulur.
Sınıf, küçük balık avı kasabanın iskelesinde oturan dalgıçlar
olur. Kovalar içine balık için özel yiyecekler koyarlar, kovaların ağzını kapatırlar
ve onları kayıklarına koyarlar. Sonra teknelerine atlar, kürekler içerden
çıkartır ve açık denize doğru kürek çekmeye başlarlar.
Açık denizde kürek çekmeyi durdurur ve teknenin kenarından
berrak, derin suya bakarlar. Etraflarında yüzen balıkları görürler. Çok
dikkatlice balık adam giysilerini giyer, kayığın kenarından suya girerler. Geri
uzanır ve özel balık yiyeceği kovalarını alırlar. Kovalarla suya dalar ve denizin
dibine doğru yüzerler.
Dipte kovaların kapağını açar ve yiyecekleri etraflarına
toplanan balıklara verirler. Yiyecekler bittiğinde balıklar yanlarından
uzaklaşmaz., Dalgıçlar deniz yatağı boyunca mağaraya ulaşana kadar, balıklar
dürtüklemeyi sürdürür. Dalgıçlar mağaranın içine doğru gitmeye başlarlar fakat büyük
ahtapot tarafından ürkütülürler.
Ahtapot neden yırtıcıdır? Bir şeyi mi koruyordur? Küçük balıkların
istediği bir şeyi mi koruyordur? Küçük balıklar, dalgıçları yiyecekten dolayı ödüllendirmeye
mi çabalamaktadır ya da yardım mı istemektedirler? Balık ve ahtapotun konuşma sesleri
neye benzer?
19 BALKABAKLARI
Sınıf, cadılar bayramındaki Kanadalı çocuklar olur. Çocuklar,
bahçeye gider ve balkabağı tarhından balkabağı alırlar. Her biri, mutfağa bir
balkabağı getirir ve onu masaya koyar. Her biri aşırı keskin olmayan bir bıçak
alır ve bal kabağının tepesini çok dikkatlice keserler. Ardından, bal kabağının
içini boşaltmak için bıçak ve ellerini kullanırlar. İçi boşaltıldığında, balkabağının
gülümseyen bir yüz gibi görüneceği şekilde, balkabağına dikkatlice iki göz, bir
burun ve bir ağız oyarlar. Çocuklar balkabağının içine bir mum koyarlar ve bir
büyük onlar için, mumları yakar. Balkabaklarını çok dikkatlice rafa kaldırırlar
ve ona bakmak için geri çekilirler.
Sınıf, rafta gülümseyen balkabakları olur. Çocukların
odayı terk etmesine bakmaktadırlar. Balkabakları çocukların “kandırmak veya şaşırtmak”
üzere giyinmek için yukarı üst kata gittiklerini bilmektedirler. Balkabakları, çok
mutludurlar ve kibarca etrafa zıplamaya başlarlar. Birlikte yaptıkları bir balkabağı
dansı vardır; aniden pencereden bir şey görünce oldukça sessiz olurlar ve seyrederler.
Balkabakları, cadı ve büyücüleri görebilirler.
Sınıf şimdi, evlerin üstünde yükseklerde, süpürge saplarına
binerek uçan bu cadı ve büyücüler olurlar. Aşağı bakarlar ve çocuk bahçesi ve aile
arabasını görürler. Aşağıya doğru pike yapar, yere iner ve çiçek ve sebzeleri
yolup onları araba ve evin pencerelerine fırlatarak büyük hasar yaratırlar. Ardından,
süpürge saplarına biner ve çitin üstünden bitişik kapıya sıçrarlar.
Büyükler bütün bu karışıklığı görünce, çocukların buna
yol açtığını düşünürler ve onların “kandırmak veya şaşırtmak” için gitmelerine
izin vermezler. Balkabakları, bazı büyülü güçlere sahip gibi gözükmektedirler. İşleri
yoluna koymak, cadı ve büyücülerin yakalanmalarını sağlamak için herhangi bir
şey yapabilirler mi? Balkabakları, cadı ve büyücülerle nasıl konuşur?
20-KAR
HAYVANLARI
Sınıf, dışarı çıkıp ve karda oynamak için giyinen
çocuklar olur. Patenleri alır ve kara çıkarlar. Ayak izleri ile karda kalıplar yaparlar.
Üstü donmuş olan gölcüğe giderler. Patenlerini gölcüğün kenarına bırakır,
kardan adamlar yapmaya başlarlar. Karın içinde yuvarlayarak, vücut için koca,
baş için küçük toplar yaparlar. Çeşitli şeyleri göz, burun ve ağız yapmak için kullanırlar.
Devam ederler. Kar hayvanları yaparlar. Sonunda geriye
durur ve onlara bakarlar. Sınıf şimdi kendilerini, oldukça hareketsiz oturan
veya duran, sadece izleyen, yaptıkları hayvanlara dönüştürmeye çağrılır.
Sınıf, tekrar çocuklar olur ve gölcüğe giderler. Patenleri
takarlar ve önceleri dikkatlice, daha sonra daha fazla güvenle kayarlar. Patenleri
ile buzda kalıplar yaparlar. Kayarak kıyıya dönerler, oturup patenleri
çıkarırlar. Hala yerlerinden kalkmadan, kartopları yapıp ve birbirlerine sallarlar.
Sallamalar giderek atmaya dönüşür ve gerçek bir kartopu savaşını başlatırlar. Yaşlı
kişiler, yanlarından geçerler ve çocuklar, onlara kartopu atar ve isabet
ettirirler.
Bir gürültü (öğretmenden) olur. Çocuklar, dönerler ve
bakarlar. kar hayvanları, canlanmış ve üzerlerine doğru gelmektedir.
Kar hayvanları neden canlanmıştır? Ne tür bir gürültü çıkarırlar?
Çocukları yakalayacaklar mı? Öyleyse çocuklar ne yapacaklar?
21-HEYKELLER
Sınıf şimdi, küçük kasabalarından çok gururlu duyan kasaba
insanlarıdır. Tüm kağıt ve çöp parçalarını toplar, caddeleri süpürür ve
parklardaki çiçek bahçelerini yabani otlardan temizlerler. Ve özellikle kasaba meydanındaki
heykelleri yıkar ve parlatırlar. Sonra geriye çekilip ve yaptıkları bütün işleri
takdir ederler.
Sınıf, meydanda, kaidelerinde duran heykeller olur.
Temizlendikleri için çok hoşnutturlar ve kendilerine bu kadar iyi bakan kasaba
halkını severler. Gece olduğunda ve heykelin çevresinde kimse kalmadığında çok ağır
bir şekilde ve ama tercihen seri hareketlerle hareket etmeye başlarlar. Kaidelerinden
tutunarak inerler ve hayran hayran kasabalarını gezinirler. Gürültü çıkarmazlar
çünkü kasaba halkı, o zaman heykellerin etrafta dolaştığını öğrenecektir. Sabahın
olmasından önce heykeller yerlerine geri dönerler ve tekrar gün ışıklarıyla birlikte
hareketsizleşirler.
Gün boyu orada dururlar. O gece tam hareket etmek
üzerlerken bir şeyler duyarlar ve oldukça sessiz bir şekilde izler ve dinlerler.
Hırsızları işitirler. Sınıf, her şeyin kendileri için
güvenli olduğundan emin olmak için hareketsiz olarak durup etrafı dinleyen
hırsızlar olur. Çevrede kimsenin olmadığını kesinleştirdikten sonra kasaba meydanını
sessizce geçer ve kasaba bankasına girerler. Kapıdan veya pencerelerden içeri
girmeyi başarır ve etrafta para aramaya başlarlar.
Heykeller insanların parasını korumak için bir şeyler yapabilirler
mi? Etrafta dolaşabildiklerini kasaba halkına fark ettirtmeden, bu zor işin
nasıl üstesinden geleceklerdir?
22-DENİZALTI
Sınıf, özel bir denizaltının tayfasıdır. Kontrol için
çalışırlar, dışarıyı keskin bir şekilde gözlemeyi sürdürürler, deniz
haritalarını okurlar, güvenlik için her şeyi denetlerler, yemek pişirir ve bunları
yerler. Şimdi, beklemedikleri bir şey işitir ve görürler, haritayı gözden
geçirirler ve kaybolduklarına karar verirler. Denizaltıyı durdururlar ve ertesi
yoğun güne hazır olmak için uyumaya giderler.
Sınıf, sualtı şehrinde yaşayan garip Deniz İnsanlarıdır. Garip
sualtı evlerinde uyurlar. Uyanırlar ve ilk önce şehrin ortasındaki büyük Kabuğa
dokundukları özel yere giderler. Daha sonra kendi şehirlerini çevreleyen büyük
kaya duvara gider ve herhangi bir zarara uğramadığından emin olurlar. Şehirden asla
ayrılmazlar ve kimsenin girmesine asla izin vermezler.
Ardından yiyecek bulmak, şehirlerini düzenlemek ve Deniz
İnsanlarının yaptığı diğer işleri yapmak üzere çıkıp giderler. Çalışmaları
sırasında durur ve kulak verirler. Garip bir gürültü işitirler. tekrar dinlerler,
gürültü giderek artmaktadır. Bir şey, şehirlerine yaklaşıyordur. Hepsi birden büyük
kabuğa gider ve başlarının üzerinde yukarı kaldırırlar.
Kabuğun amacı ve gücü nedir? Deniz İnsanları neden
şehirlerini hiçbir zaman terk etmezler ve hiçbir zaman kimsenin girmesine izin
vermezler? birbirleriyle nasıl konuşurlar? Denizaltıdaki kişilere ne olacak? Eğer
onlar ve Deniz İnsanları bir araya gelirse her bir diğerini nasıl anlayacaktır?
23- DEV AYAKLAR
Sınıf, kanolarını uzun yolculuk için ihtiyaç duyacakları
her şey -yiyecek, giysi, çadırlar silahlar- ile yükleyen kuzey Amerika’daki
kaşiflerdir. Yüklü kanolarını nehre taşır ve dikkatle içine binerler. Kürekleri
alır ve akıntı aşağı kürek çekmeye başlarlar. Nehir, biraz hırçınlaşır, kayalar
ve küçük inişler arasında kanoyu yönlendirmek durumunda kalırlar. Şimdi geniş,
sakin suya çıkmışlardır. Kürekleri bırakır, dürbünü çıkartır ve sahildeki
ağaçlara bakarlar. Kıyıya bakarlar ve onları ilgilendiren bir şey görürler. Kıyıya
doğru yönelerek, tekrar kürek çekmeye başlarlar. Kanoları sahile bindirir. Çamurda
garip ayak izleri görürler. Kanolarından iner, silahları alır ve eğer
bulabilirlerse izleri yapan hayvanları görmek üzere ağaçların arasına girerler.
Ağaçlığın derinliklerinde durup dinlenirler.
Dev Ayaklılar, Kayalık Dağlar’da yaşayan iğrenç kar
adamlarıdırlar ve çok ürkektirler. Sınıf, yiyecek bulmak için ormanı kolaçan
eden Dev Ayaklar olur. Herhangi bir şey bulamazlar ve evlerinden uzağa ve daha
uzağa giderler. Kendilerini büyük ırmağın yakınında bulurlar. İhtiyatla kıyısına
gider ve akan suya bakarlar. Sonra, tutunarak aşağı inerler, ayakları çamurda
izler bırakır. bir şeyin geldiğini gördüklerinde tam su içmek üzeredirler. Aceleyle
yukarı sahile tırmanır, ormanın kenarına gider ve saklanır ve beklerler.
Ağaçlıkta saklanarak kaşiflerin karaya çıktığını görürler
ve ormanın içine kaçarlar. Kaşifler gittiğinde, Dev Ayaklar sürünerek dışarı
çıkar ve kanolara bakarlar. Havayı koklarlar. Belki yiyecek vardır. Çok sessizce
sahile gider ve aşağı kanolara inerler. Kanolara girer ve yiyecekleri bulurlar.
Yemeğe başlarlar.
Kanolar bağlı değildir, açığa sürüklenebilirler. Eğer bu
olursa, Dev Ayaklar ne yapar? Kaşifler geri gelir ve kanolarında yiyecekleri veya
kanolarını bulamazlarsa ne olur? Kaşifler ve Dev Ayaklar karşılaşacaklar mı? Kaşifler,
Dev Ayakların ürkek ve çok aç olduğunu biliyorlar mı? Birbirleriyle nasıl konuşacaklar?
24 AĞAÇ RUHLARI
Sınıf, ormanda kendi kendilerine eğlenen ve yiyecek arayan
çeşitli yaratıklar olur. Önce, yüzen ve akıntıda süzülen balık olurlar. Daha
sonra ağaç ve çalıların etrafında ve içinde acele ile koşuşan ve hoplayıp
zıplayan küçük hayvanlar olurlar. Ardından ağaçların üzerine ve dışına uçan ve sonunda
yuvalarına dönen kuşlar olurlar. Karanlık, bastırdığında sınıf ağaçlar olur ve orman
sessizliğe bürünür. Sınıf şimdi, geceleyin ağaçlardan çıkan ve ormanın içinde
sağa sola hareket eden, ağaçları gözden geçirerek, yukarıdan akıntının içine, hayvanların
evlerine ve kuşların yuvalarına bakarak, hepsinin iyi durumda olduğundan emin
olman Ağaç Ruhlarıdır. Memnun olarak, gün ağardıkça, ağaçlarının içine girip
gözden kaybolurlar.
Sınıf, günü birlik gezinti için öğrenci otobüsü içine istiflenmiş
çocuklardır. Öğrenci otobüsü gürültülü bir şekilde kırsalda gider ve ormanın
yakınında durur. Çocuklar, yolcu arabasından inip, orman içine koşarlar. Hayvanları
kovalar, onlara taşlar atar, balık yakalamaya ve tırmandıkları dallar kırılsa
da kuşların yumurtalarını almaya çalışırlar.
Piknik yapmak için oturur, kumanyalarını açarlar ve
yiyeceklerini yerler. İçeceklerini şişeden içer ve yemek bitince bütün çöpleri
arkalarında bırakırlar. Sonra, otobüslerine binip ve oradan ayrılırlar.
Bu gece sınıf, tekrar ağaçlarından çıkan Ağaç Ruhları olur.
Kırık dal ve çalıları, korkmuş balıkları, hayvanları kuşları görürler ve her
yer çöp doludur. Çok kızarlar.
Ağaç Ruhlarının sihir güçleri vara benzemektedir. Kötü
davranış gösteren çocukların ormanı mahvetmemelerini kesin olarak sağlamak için
ne yapabilirler? Çocuklara daha duyarlı davranmaları için yardım edebilirler mi?
Ve bu çöplerin tümü ile nasıl başa çıkacaklardır?
25 PAMUK HELVA ÜLKESİNDE
SIKINTI
Sınıf, lunaparka girmek için para ödeyen çocuklar olur. Lunaparkın
içinde tatlı satın alır ve sonra Güldüren Aynalar çadırına giderler. Sınıf, kendilerini
gören çarpıtılmış görüntüler -uzun, kısa, şişman ince, gülen, kızgın ve
diğerlerini- olur. Aynadan aynaya hareket ederler ve sonunda kaybolurlar. Aşağıda
bir geçitte yürürler ve esrarengiz bir biçimde kendileri, garip bir ülkede bulur.
Sonra kendilerine doğru gelen çok garip görünümlü kişiler görürler.
Sınıf, Pamuk Helva Halkı olur. Pamuk helva bitkisi ekerler,
limonata kuyusundan limonata alır ve bitkileri limonatalarlar. Pamuk helva bitkileri
etrafını ayrık otlarından temizlerler ve tam olgunlaştıklarında pamuk helvayı
toplar ve yıl boyu yemek üzere hepsini depolarlar.
Yeniden ekim zamanı geldiğinde gene aynısını yapar, bitkileri
kuyudan aldıkları limonata ile limonatalarlar. Ama daha sonra bitkilerin büyümediğini
görürler. Zararlı otları temizlerler ve limonatalarlar ve ayrık otlarını bir
daha temizlerler ama bir yararı olmaz. Ürün olmaz. Yiyecek hiçbir şeyleri,
olmayacaktır. Birbirleriyle üzgün bir şekilde pamuk helva dilinde konuşurlarken
kendi ülkelerinde gezinen garip yaratıklar (lunaparktan çocuklar) görürler. Pamuk
Helva Halkı, yabancıları karşılaşmaya gider.
İki grup bir diğerini nasıl anlayacaktır? Çocuklar
lunaparktan aldıkları tatlıları ile yardım edebilecekler mi? çocuklar lunaparka
nasıl geri dönebilecekler?
26-BÜYÜCÜLER VE
SÜPÜRGE SAPLARI
Sınıfın her bir üyesi, dolaptan uzun, sivri, siyah bir
şapka alıp giyerler ve uzun siyah bir pelerin alıp giyerler; eski bir yumrulu baston
alır ve ona dayanırlar. Sınıf, büyücüler, iyi büyüler yapan, dost büyücüler
olur. Büyücüler, büyük bir sepet alır ve tarlaların içinden geçerek, büyüleri
için bazı şeyler toplayacakları ormana giderler. Bazılarını yukarılardan, bazılarını
aşağılardan toplarlar; bazılarını da toplamak zor olur. Yeterince toplayınca,
ormandan geçer, tarlaları aşar, yaşadıkları yere dönerler.
Sepetlerini yere koyarlar ve yüksek bir raftan büyük of tılsım
kitabı alırlar. Yapmak istedikleri büyüleri ararlar. Esrarlı kelimeler mırıldanarak,
bir kazanda bütün malzemeleri karıştırırılar. İşleri bittiğinde koyarlar sihirli
iksiri şişe ve kavanozlara koyarlar Dinlenmek için otururlar.
Sınıf, süpürge sapları olur, duvar yaslanmış
duruyorlardır. Büyücülerin yorgun olduğunu görünce hareket etmeye başlarlar. Sağa
sola hareket eder, yeri temizler, kollarını büyütür ve etrafı düzenler, her
şeyi ait oldukları yerlere yerleştirirler. Sonra geri gider, duvara yaslanır ve
tekrar hareketsizleşirler.
Sınıfın bir kısmı tekrar, kendilerinin ve süpürge
saplarının tatile ihtiyaç olduğuna karar veren, büyücüler olur. Büyücüler ve
süpürge sapları, evlerinden dışarı, havada yükseklere, tarlaların üstünden,
ormanın üzerinden bir bulutun içine ve uzaklara uçarlar.
Sınıf, büyücülerin tarla ve ormanı üzerine havaalanı
yapacak makineler olur. Önce her şeyi dümdüz eden buldozerlerdirler. Sonra temel
kazan, kazıcı ve kepçelerdir. Daha sonra uçak pistlerini yapan, asfalt dökme makineleri
olurlar. Ardından da sınıf, uçak pistiler boyunca yüklenen uçaklar olur ve havalanırlar.
Sınıf şimdi, tatilden bir bulutun içinden geçerek
evlerine doğru dönen büyücüler ve süpürge sapları olur. Bu sırada (öğretmenden
bir gürültü) bir uçağın tam gaz yukarı çıkması, süpürge saplarını çok kötü bir
biçimde korkutur.
Büyücüler, kaybolan evleri için ve korkan süpürge sapları
için ne yapabilirler? Belki hava alanı, yararlıdır ve her iki tarafın bir arada
yaşaması ve hatta birbirlerine yardımcı olmaları için bir kısım yol bulunulabilir.
Bölüm Dört
1-TABLO
Sınıftan, geniş bir alana yapılmış olan eski bir büyük
konak bütününü hayal etmeleri istenir. Eski büyük konağın içinde, uzun galeri vardır.
Galerinin duvarlarında konakta bir zamanlar yaşamış olan insanların tabloları
asıldır, kadınlar güzel uzun elbiseleri, erkekler eski-moda giysileri içindedir,
belki bazılarının kılıçları da vardır.
Sınıftan, duvardaki o tablolar olmaları istenir. Gün boyu
orada asılıdırlar ve insanlar onlara bakar. Geceleyin, el ayak tamamen ortadan
çekildiğinde, kişilerin hayaletleri yaşadıkları yerlerden, resimlerden çıkar, galeri boyunca gezinir, merdivenlerden aşağı
iner, evin bir zamanlar yaşamış oldukları bölümlerinde dolaşırlar. Gün ışığı gelmezden
önce geri döner ve resimlerin içinde gözden yiterler.
Bir sonraki gece tekrar resimlerden çıkarlar, galeri boyunca
yürür ve merdivenlerden iner ve konağın içinde ve belki de bahçesinde
gezinirler. Günün ışımasından önce merdivenleri geri çıkar, galeriyi geçerler, fakat
tablolar yerlerinde yoktur.
Tablolara ne oldu? Onları kim aldı? Hayaletler, onların
nereye gittiğini bulmak için ne yapacaklardır ve onları nasıl geri
getirteceklerdir?
2-DİŞLER ORDUSU
Çocuklardan, dilleri ile dişlerinin değişik şekillerini
hissetmeleri istenir. İlk önce sivri dişler, ardından dişetinden yukarı doğru
büyüyen köpek dişleri, azı dişleri olurlar. İstedikleri cins diş olmaları için
onlara seçme izni verilir ve bir dişler ordusu gibi hareket etmeleri istenir. Düşmanları
gözeterek, kale etrafında uygun adım yürüyen diş askerleri olurlar. Ama çok uygun
değillerdir, bir süre sonra yorgun düşer ve uyurlar.
Çocuklar şimdi, dişlerin düşmanı tatlılar olurlar. Sırasıyla,
düşmana karşı kendilerini fırlatan ve vurarak ondan bir parça koparan yuvarlak katı
tatlılar; düşmana yapışan ve ona nefes aldırmayan yumuşak yapışkan tatlılar; ve
uzun daire gibi kıvrılan düşmanı saran ve onun içine işleyen, ince aromalı
çubuklar olurlar. Eğitimden sonra, tatlı ordusu, kağıt torbalardaki
karargahlarında, uyuya kalan dişler ordusunu beklemektedir. Her bir çocuktan,
ne tür bir tatlı olacağını seçmesi istenir.
Tatlı ordusu dişleri uyur gördüğünde, ileri doğru sürünerek
yol alır, kalelerine tırmanır ve uyuyan dişlerin üzerine zıplar, üzerlerinde
ener, yaylanır ve onlara yapışır ve etraflarını çevirir. Dişler, kötü yoldadır.
Herhangi birisi veya bir şey dişler ordusunu ve kalelerini
kurtarmak için gelebilir mi? neden dişler ilk önce bu işe uygun değillerdir? Belki
kendilerini uygun kılmak için bir şeye ihtiyaç duymaktadırlar.
3-PASKALYA
YUMURTALARI
Çok uzaklardaki bir dağın yamacında ufak insanlar çikolatalı
paskalya yumurtaları yumurtlayan özel tavuklar beslerlermiş. Sınıfa, ne tür bir
tavuğa benziyor olabilecekleri sorulur, çünkü açıkça sıradan yumurtalar yapan
etleri ya da tüyleri için beslenen tavuklardan olamazlar.
Sınıf, tavuklar bakan ufak insanlar olur. Dükkandan özel yemleri
seçer ve tavuklarını onlarla beslerler. Yuvalardan çikolata yumurtalarını toplar,
yumurtaları gümüş kağıda sarar ve onları kutularlar. Çalışırken, dağın öbür
yamacından geldiğini düşündükleri bir ses duyarlar. Hiçbir zaman diğer yamaca gitmemişlerdir,
ama gürültü durur ve onlar da işlerine devam ederler. Yumurta kutuların hepsi
hazır olduğunda bunları büyük vanlarına koyar ve dağın yamacından, kasabaya
götüren düz yoldan aşağı inerler; dağın eteklerindeki virajları alırlar,
trafiğin içinde yavaş giderler ve sonunda büyük bir tatlıcı dükkanının önünde
dururlar. Dükkanda yumurta kutularının boşaltır, paralarını alır, trafiğin
içinden, virajlardan, düz yoldan, dağ yukarı eve dönerler.
Eve ulaşırlar, karavandan inerler ve tavuklarını görmeye giderler.
Tavuklar, gitmişlerdir.
Tavuklara ne olmuştur? Dağın diğer yamacından gelen
gürültüler duyarlar. Bununla bir alakası var mıdır? Ufak insanlar tavuklarını alan
kişiler veya şeyler ile karşılaşırlar mı? Tavuklar bunun için bir şey yapabilirler
mi?
4-YEMEK SEPETİNDE
GÜRÜLTÜLER
Sınıf, ormanın içinde, ellerinde öğle yemeği için piknik
sepetleri, yürüyen çocuklardır. Böğürtlen toplar, kuşlara bakar, ırmakta kanoda
kürek çekerler; şimdi de yemek için hoş yer bulmuşlardır.
Yere oturup tam sepetlerini öğle yemeği için açmak
üzeredirler ki sepetin içinden garip küçük bir gürültü gelir. Dikkatlice
dinlerler, ama gürültü susar. sepeti tekrar açmaya başladıklarında, gürültü yineler.
Tekrar dikkatlice dinlerler, fakat gürültü gene dururlar.
Çocuklar, gözlerini kapatır ve kendi kendilerine sihirli bir
şeyler söylerler. Bir köpek kadar küçülür,
bir kedi kadar küçülür, bir fare kadar küçülürler; daha küçük ve bir böcek
kadar küçük, daha da küçük olurlar. Küçücük olduklarında tepelerindeki büyük
yemek sepetlerine bakar ve yukarı onlara tırmanmaya başlarlar. Tepesine
vardıklarında kapağı ile kenarı arasına sığarlar. İçerisi çok karanlıktır. Gürültü
yapmadan içeriyi dinlerler. Çok sessizce meyveler, sandviçler, keklerin üstünde
yürüyerek sepetin içinde keşiflerde bulunurlar. Bir şey işitir ve ona doğru
hareket ederler; yapışkan bir çöreğe saplanırlar. Kurtulmaya çabalarlar ama serbest
kalamazlar; bu sırada gizemli gürültüler, yakınlaşmakta ve giderek daha da yakınlaşmaktadır.
Gürültüyü kim veya ne yapmaktadır? Eğer çocuklarla
karşılaşırsa ne olacaktır? Ne tür çocuklar kendilerini daha küçük yapabilirler?
5-TOTEM DİREKLERİ
Sınıf, uzun düz ağaçları kesen kuzey-batı Amerika’sı
Kızılderili olur. Ağaç devrildiğinde dallarını budarlar. Uzun gövdeleri çekerek
evlerine taşırlar. Bıçakları ile gövdelerin bir kenarı boyunca, tepe uca her
zaman özel bir kuş figürü gelecek şekilde, hayvan ve kuş figürleri oyarlar.
Büyük zorlukla direği dikerler ve yere tespit ederler. Etrafında
birlikte dans ederler. Önünde hep birlikte eğilir- sonra çevresine oturup yemek
yerler.
Yemek yerken bir gürültü (öğretmen tarafından yapılan) duyduklarından
kulaklarını yere dayayıp ve dörtnala gelen at sesleri duyarlar. Korkudan
yerlerinden sıçrarlar ve tarlaları geçerek nehre koşarlar. Kanolara biner,
öfkeli bir biçimde nehir aşağısına ve bir dönemecine doğru küreklere asılırlar.
Kıyıya çark eder, kanolardan çıkar, onları kaldırarak saklarlar ve ne olacağını
görmek için beklemek üzere ağaçlara ulaşırlar.
Sınıf, Kızılderililer tarafından yapılan totem direkleri
olur. Totem direkleri, çok hareketsiz dururlar ve dörtnala gelen atların
gürültüsünü işitirler. Ses giderek daha gürültülü hale gelir ve geçip gider ama
totem-direkleri buna neyin yol açtığını görmezler. Kızılderilileri yanlarında olmaksızın
dururlar ve yalnız başlarına hüzünlenirler. Yerlerinden gevşeyene kadar sağa
sola sallanırlar ve etrafta hareket edebilir hale gelirler. Tepenin üstüne çıkmayı
başarır ve Kızılderilileri için etrafı gözlerler ama hiçbir şey göremezler.
Üstteki kuşlar yerlerinden çıkarak, tarlaların, nehrin, ağaçların üzerinden
uzaklara uçar. Ağaçların arkasına saklanan Kızılderililerini görür ve
arkadaşlarını söylemek için geri dönerler.
Sınıftaki öğrenciler, direklerdeki hayvanlardan seçtikleri,
direkten kopan ve tarlaların üzerinde koşan, ırmağın içinde yüzen veya üzerinde
uçan, ormanın içlerine kadar giden, tekrar totem direğine dönen herhangi biri
olur. Tam bu sırada dörtnal at sesi yeniden duyulur.
Sesi kim çıkarmaktadır? Kızılderililer korkmalı mıdır? Eğer
öyleyse kendi totem direkleri onları korumak için yardımcı olamazlar mı? Kızılderililer
hangi dili kullanacaktır? Gelecekte onlara ne olacaktır?
6-HAVA İNSANLARI
Sınıf, gökyüzünde uçan Hava İnsanları olur. Dünyanın
rüzgara ihtiyacı olduğunu düşündüklerinde yapabildikleri kadar sert aşağıya
üfleyerek gökyüzünde orada burada uçarlar. Dünyanın yağmura ihtiyacı olduğunu
düşündüklerinde kuzeye doğru, karanlık şehirlerin üzerinden, yeşil tarlaların
üzerinden, henüz ekilmiş toprak tarlaların üzerinden, mavi göllerin üzerinden,
sahilde kumun üzerinden, yeşil ve mavi denizin üzerinden uzak kuzeyde bulutlara
ulaşana kadar uçarlar. Bulutları toplar,
onları önlerinde iterek deniz, kumsal, tarlalar üstünden ve şehirlere geri uçarlar.
Yağmuta gereksinim duyan yere geri geldiklerinde bulutları, çamaşır günlerinde
ipe dizilen giyecekler gibi, gökyüzüne asar ve suyun yeryüzüne düşüşüne
bakarlar. Belki biraz daha bulut getirmeleri gerekecek.
Karın yağma zamanı geldiğinde, yeryüzünün tüm farklı
renklerin üzerinden, kuzeye uçar ve kalın, beyaz bulutları bir araya
biriktirirler. Onlarla geriye uçar ve bulutları büyük kıyma makinelerinden geçirirler.
Böylece bulutların hepsi kar parçacıklarına doğranmış olur. Hava İnsanları
çalışmaktan yorulmuş olarak dinlenirler.
Sınıf, uyuyan çocuklar olur. Sabah olur. Yataklarından kalkar
ve dışarı bakar ve karı görürler. Çocuklar, karda oynamak için acele ile giyinir,
kardan adamlar ve kardan hayvanlar yaparak ve kartopu oynayarak gün boyu karda
kalırlar. Geceleyin, yorulmuş olarak uyumaya giderler. Sabahleyin uyanır ve daha
fazla kar olup olmadığını görmek için dışarı bakarlar. Evet vardır ama beyaz
olacak yerde hepsi rengarenktir.
Kara ne olmuştur? Veya Hava İnsanlarına? Ya da bulutlara?
İşleri yoluna sokmak için ne yapılabilir? Eğer Hava İnsanlarının bir dilleri varsa,
bu nasıl bir dil gibi olacak ve eğer çocuklar bir şeyler söylemeleri
gerekiyorsa, bunu nasıl yapacaklardır?